gözlerinden akan her bir damla kalbime düşüyor

100 18 19
                                    

jungeun, onun küçük meleği heejin'in ellerini tutuyordu hayalinde. saçlarını  ucundaki sarıları parmaklarına doluyordu. öpüp kokluyordu onu.

peki, bunları neden hayalinde yapıyordu? gelin küçük öğrencilerine anlatışını dinleyelim.

"heejin'i annemle tanıştırmaya götürecektim, on bir eylül'deki o ılık cuma akşamı.
güzel sevgilimin vaftiz annesinden izin alıp onu alışverişe götürmüştüm önce. el ele bir çok mağazaya girip bir çok şey beğendik. beğendiğimiz her şeyi aynı kabinde birbirlerine gülerek giydirdik.

evet hyerim, o benim kıyafetlerimi giydirdi ben ise onun..

neyse işte güldük, eğlendik, beğendik, aldık, hediye ettik... en sonunda bir kuaföre girdik. heejin bir şey yapmak istemiyordu ama ben, onun sevgilisi jungeun'dım ve fazlaca inatçıydım.

gerçi benim de saçlarıma yaptıracağım tek şey düz föndü aslında ama... heejin'in heyecanlı olduğunu hissedip onun için zaman kazanmaktı amacım.

zaman kazanmak ne demek.. meraklı ikizler. şöyle ki hyejin, zaman kazanmak; oyalanmak ve hazırlığa özen göstermek demek. ben onun kendini tanışmaya hazırlamasını istiyordum.

saçlarım yapıldıktan sonra izin alarak kuaförün arka tarafında kıyafetlerimizi değiştirdik ve el ele ilerlemeye başladık.

yolun büyük çoğunluğunda konuşmadık. neler konuştuk hatırlamıyorum mina hatırladığım şey sadece heejin'in bana sorduğu soru.

ne dedi sence sujeong? bilemediin..

"annen en çok hangi çiçeği sever?" diye sordu, gülümsemiştim fakat cevap da vermemiştim.

sabırlı ol sejun, anlatıyorum işte.

ona cevap vermedim çünkü amacım ona istediği çiçeği aldırmaktı. yolda giderken gördüğüm ilk çiçekçiye girdim. "hepsini sever, sen seç yeter." dedim kısık çıkan sesimle.

hangi çiçek sizce? subin sen en çok hangisini seversin? peki sen yerim? bence içinizden biri zambak seviyordur..

heejin gözlerini kapatıp çiçeklerin arasında dolaşmaya başladı ve bir tanesinin yanında durdu ve gözlerini açtı "mor zambak..." dedi heejin, "ilk ve sonsuz aşk, bizim aşkımız." fısıldayarak tamamladı.

heejin neden öyle dedi sence sejeong? çünkü zambaklar, ilk ve sonsuz aşkları temsil eder. biz de birbirimizin ilk aşkıydık aynı zamanda sonsuz olmayı istiyorduk.

kafasını kaldırıp kasanın arkasında duran kadına döndü, "bu zambaklardan alabilir miyiz?" kadın gülümseyerek yavaşça kafasını salladığında, heejin de gülümseyip yanıma geldi ve elimi tuttu. elimin içindeki sıcaklık ile gülümseyip heejin'in elini okşadım usulca.

"anneni çok mu beklettik jungeun?" dedi heejin gözlerini çiçekçi kadından ayırmadan. hafifçe kafamı salladım, "hayır heejin'im, bekletmedik. ayrıca meraklanma, o bizi hep bekler."

evet sejun, annem bizi hep beklerdi. seni de onunla tanıştırmamı ister misin? tabii ki sujeong.. ah tabii ki çocuklar, hepinizi götürürüm.

ne diyordum.. ha evet, cevabım onu pek de memnun etmemiş gibi usulca dudak büzdü. "hep bekler, tamam ama.. yine de saygısızlık olur biraz daha bekletirsek." dediğinde tam ona cevap verecektim ki çiçekçi kadın konuştu, "meraklanma küçük, eğer annesinin beklediğini söylüyorsa bekliyordur. bu konularda yalan söyleyecek biri gibi durmuyor."

kasanın arka tarafındaki masada çiçeği hazırlayan kadın, elindeki çiçekle bize yaklaştı. uzattığı çiçekleri heejin aldığında çantamdan cüzdanımı çıkarttım, aynı şekilde parayı da çıkartacakken çiçekçi usulca elimi tuttu.

sadece öpüyorum gözlerindenWhere stories live. Discover now