14. Bölüm: "Panzehir - umut"

Comenzar desde el principio
                                    

Kendimle çelişiyordum, kendimle savaşıyordum. Hislerimi kabullenmiştim artık. Ondan hoşlanıyordum ve bunun olmamasını istiyordum. Büyük bir çelişkinin içerisinde yüzüyordum, kulaç atıyor uzaklaşmak istiyordum ama her hareketimde ileri gitmek yerine dibe batıyordum.

Bir yanım bu hislerden ölesiye nefret ediyordu, bir yanımsa abarttığımı düşünüyordu. Daha önce böyle hissetmemiş olabilirdim, düşüncesi bile ürkmeme neden oluyor olabilirdi ama bu duygular normal şeylerdi. Ben insandım ve normal olan duyguları hissettiğim için kendime kızmamalıydım. Yine de düşündüğüm kadar kolay değildi.

"Kaçıyorsun." Dedi anlam veremediğim sert bir sesle. Dudaklarının arasından çıkan o tek kelime bir uyarı gibi çıkmıştı.

Beni nasıl böyle okuyabiliyordu? Nasıl anlayabiliyordu ne düşündüğümü, bir sonraki hareketimi neden yapıyor olduğumu? Gözlerimdeki şaşkınlığın saf bir şekilde karşımda duran adama aktığını biliyordum. Bir gülle paramparça olan, çoktan sular içerisinde kalmış yamalı duvarlarıma çarpmış ve tamamen dağılmasına neden olmuştu. Şimdi yüzüm, bütün hislerimi yansıtan bir aynadan başka bir şey değildi.

Katranlarının dibi gözükmeyen kuyusundan sürünerek çıkan zehirli engerekler elalarıma süzülüyordu. Simsiyah bir yılan gözlerimden kalbime ulaşıyor, kalbimin etrafını sarıyordu tüm gücüyle. Sanki tek bir amacı vardı. Kalbime yerleşen dehşet verici sızıyı bileyerek çoğaltmak ve varlığını anbean hatırlatmak istiyordu. Bir an nefessiz kalacağımı düşündüm. Bu duygu kaçıp gitmek istememe neden oluyordu. Kapılar kilitli olmasaydı, ondan uzaklaşabilecek bir durum içerisinde olsaydım karşımda bana dikkatle bakan ve zehrini akıtan bu adamdan kaçardım.

"Ne alakası var?" Diye sordum anlamsızca. Sesim paniğin ince damarlarıyla sarılmıştı. Ondan gelecek en ufak bir hareketle o ince damarlar yırtılacak ve panik sesimi kanatacaktı.

Berbat hissediyordum. Sesindeki suçlayıcı ton yanlış bir şey yapıyormuşum gibi hissetmeme neden olmuştu. Sanki yapmamam gereken ama yapmakta direttiğim bir şey yapıyordum. Birinden uzaklaşmak hiç bu kadar zor gelmemişti, hiç bu kadar düşündürmemişti beni.

"Kilidi açsam koşarak uzaklaşırsın buradan." Dedi. O kadar emindi ki böyle yapacağımdan, sesinde en ufak bir tereddüt bile yoktu.

Sessiz kaldım çünkü ne diyeceğimi bilemiyordum. Haklıydı ama onu haklı çıkarmak istemiyordum. Beni bu kadar iyi okuması korkutuyordu. İçimde günden güne büyütmeye çalıştığım öfkem her farkına vardığım gerçekle birlikte daha da tetikleniyordu.

Gözlerimi gözlerinden kaçırdığımı arabanın önünden geçen siyah kediyle göz göze geldiğimde fark etmiştim. Siyah kedi ürkek bir bakış attı; ortaya çıkabilecek her tehlikeye karşı, ona zarar verebilecek her şeye karşı tetikte görünüyordu. Arabanın önünden geçerken bedenini zemine daha da yanaştırmış, adeta sinmişti.

Farkında olmadan yutkundum. O kedi gibi hissetmem normal miydi bilmiyorum ama şu an olduğum durumu düşündükçe delirecek gibi hissediyor, buna engel olamıyordum.

"Aç kapıları." Dedim onu önemsemediğimi gösteren bir şekilde.

Öfke, çelişki içerisinde kalan kalbimden sızmaya başlamıştı. İncecik, soyut bir histi bu. Kalbimin kasıldığını, göğüs kafesimin altında isyan ettiğini hissedebiliyordum. İçimdeki o duygu, her nefesimde bir balonu şişirir gibi büyütüyordu öfkemi. O duygu, her göz kırpışımda bir ölüyü canlandıran bir tanrı gibi yüceliyordu.

Sana zarar vermesine engel ol, dedi içimde yankılanan öfkeli bir ses. Sana zarar verecek, ona engel ol.

Benimle konuşan, bana emirler veren o öfkeli ses, sanki benden çok uzaktaydı ama bir o kadar da yakındı bana. Sıcak nefesi boynuma çarpıyor, silueti silik bir şekilde gözlerime yansıyordu.

KARANLIĞI ATEŞE VER - GÖLGE ADAMDonde viven las historias. Descúbrelo ahora