"Beomgyu kafayı mı sıyırdın? Beni öptü ve ben de vermem gereken tepkiyi verdim. Ne yapmamı bekliyordun?"

"Yine de fazla tepki vermişsin. Sanki öpmemiş de s-"

"Beomgyu!"

"Of tamam ya, ne yapıyorsan yap."

Beomgyu yatağa geri girip eline telefonu aldı. Büyük ihtimalle Kai ve Taehyun'a yazıyordu. Soobin de yatağa girdikten sonra olanları düşünmeye başladı. Düşündükçe kendini kötü hissediyordu. Gerçekten fazla mı tepki vermişti?


- - -


Soobin yavaş yavaş gözlerini açtı. Başında dikilen iki üyeyi görünce ödü patladı.

"Günaydın hyung. Biz Tae'yi uyandırmaya gidiyoruz. Sen de Yeonjun hyungu uyandırırsın." Beomgyu konuştuktan sonra gülmemek için zor tuttu kendini.

"Kai uyandırsın."

"Hyung olmaz, biz Tae'yi iki kişi anca uyandırırız. Hadi kahvaltı yapacağız daha, işimiz var. Sen uyandır." Kai konuştuktan sonra Beomgyu'yu çekiştirerek odadan çıktı.

Koridorda birbirlerine yavaşça vurup gülüyorlardı ki Taehyun odadan çıktı. Beomgyu, Taehyun'u içeriye o kadar hızlı itti ki neredeyse Taehyun yere düşüyordu.

"Beomgyu delirdin mi?"

"Efendim? Beomgyu mu?"

"Öff, Beomgyu hyung."

"Soobin hyunga senin uyuduğunu söyledik. Biz diyene kadar odadan çıkma."

"Niye böyle bir şey söylediniz ki? Hmm tahmin edeyim... Soobin hyung, Yeonjun hyungu uyandırsın diye mi?

"Evet, zeki şey seni..."

Soobin üstünü değiştirip dişlerini fırçaladıktan sonra Yeonjun'un kapısının önüne geldi. Ne olur ne olmaz diye her birinde diğer odaların anahtarı vardı. Yavaşça kapıyı açtı. İçeri girdiğinde Yeonjun'u arkası dönük uyurken gördü. Önce uyanması için uzaktan seslendi fakat uyanmayınca kapıyı kapatıp yanına yaklaştı. Hâlâ dokunmuyordu, sadece sesleniyordu. Yeonjun da ona inat gibi uyanmıyordu. Soobin derin bir nefes alıp yatağa oturdu ve Yeonjun'u sırt üstü yatacak şekilde çevirdi.

Soobin, Yeonjun'u uyanması için dürtüyordu. Yeonjun hareketlenip sol elini Soobin'in beline sardı. Soobin dürtmenin de işe yaramadığını görünce sinirlendi. Yeonjun'un kulağına yaklaşıp "YEONJUN!" diye bağırdı. Yeonjun başını hızlıca kaldırınca dudakları Soobin'in boynuna değdi. Soobin, boynunda hissettiği yumuşak dudaklarla bir kaç saniyeliğine gözlerini kapatıp Yeonjun'un kokusunu içine çekti. Yeonjun gözlerini gezdirip dudaklarına değen şeyin Soobin'in boynu olduğunu görünce hemen geri çekildi.

"Ö-özür dilerim Soobin. Refleks olarak-" [Karakterlerin kekelemesi bazen bana cringe geliyor ama bence bu durumda küçücük kekelemesi normal gibi 🙄]

"Özür dilemene gerek yok hyung. Kahvaltı yapacağız, gelirsin." Soobin mesafeli davranmaya çalışıyordu. Yeonjun ise "günaydın" demediği için biraz üzülmüştü.

Kahvaltı yaparken kimse konuşmuyordu. Kai bu gergin ortamdan rahatsız olmuştu. "Neden kimse konuşmuyor? Bence araya mesafe koymak ile hiç konuşmamak aynı şey deği-" Soobin'in masanın altından attığı tekmeyle sustu Kai. Bu sefer de Beomgyu konuştu. "Bence Kai haklı. Eğer sizin sürekli böyle moraliniz bozuk olursa ne yapacağız biz? Biriniz liderimiz, diğeriniz de en büyüğümüz. Siz sürekli böyle olursanız biz de çökeriz."

Yeonjun ağzındakini yutunca cevap verdi. "Sürekli böyle olmayacağız. Sadece eskisi kadar yakın olmayacağız. Bugün biraz moralim bozuk, o yüzden hiç konuşmuyorum."

Taehyun gözlerini devirdi. "Hayır hyung, eğer eskisi gibi olmaya devam etmezseniz sürekli böyle olacaksınız. Sizin yüzünüzden bizim de moralimiz bozulacak. Grubun enerjisi kalmayacak. Bir an önce aranızı düzeltin yoksa grup çok kötü etkilenecek bu durumdan. Sonuçta grubumuz özel hayatınızdan önce gelmeli, değil mi?"

"Vay... Bu çocuk cidden zeki." Beomgyu konuşunca Taehyun gülümseyip başını salladı. Kai de Beomgyu'ya katıldı.

Soobin, "Taehyun haklısın aslında. Ben lider olarak özel hayatım yüzünden grubumuzu etkilememeliyim. Özür dilerim hepinizden. Yeonjun hyung ile eskiden olduğu gibi dertleşip konuşurum ama eskisi kadar samimi olmamı istemeyin lütfen." dedi. Yeonjun buruk bir şekilde gülümseyip başıyla onayladı.

Kahvaltıdan sonra Soobin Yeonjun'un odasına gidip kapıyı çaldı. İçeriden ses gelmeyince Soobin cebinde kalan anahtarı çıkartıp içeri girdi, kapıyı kapattı. Odaya girince kimseyi göremedi. Başta şaşırsa da banyodan gelen sesle hemen kapıya doğru gitmeye başladı. Büyük ihtimalle Yeonjun duş almıştı ve odada kimsenin olmadığını düşünerek banyodan çıplak bir şekilde çıkabilirdi. Soobin banyonun önünden geçerek kapıya doğru ilerlerken banyonun kapısı açıldı. Yeonjun bağırınca Soobin de korkup bağırdı.

"Soobin ne yapıyorsun burada? Korktum!" Yeonjun konuşunca Soobin ona baktı. Tahmin ettiği gibi üstü çıplaktı, saçlarından ve göğsünden su damlaları süzülüyordu. Altında da sadece belinden diz kapağına kadar uzanan bir havlu vardı. Soobin ona bakarken yutkunduğunun farkında bile değildi. Göz göze geldiklerinde biraz fazla süzdüğünü fark edip utançla gözlerini kaçırdı. Onun bu hareketleri Yeonjun'un hoşuna gitmişti.

"Özür dilerim."

"Efendim?" Yeonjun şaşırdı. Özür dileyeceğini düşünmemişti.

"Dün gece dediklerim için özür dilerim. Biraz ağır konuştum."

"Evet, biraz ağır oldu."

"Özür dilerim."

Yeonjun üstüne doğru gelmeye başlayınca Soobin heyecanlandı. Neden heyecanlandığını bile bilmiyordu. Kalbi hızlı hızlı atıyordu. Yeonjun aralarında sadece bir adımlık mesafe bırakıncaya kadar yaklaştı. Soobin'in yutkunduğunu görünce gülümseyip yanaklarını sıktı, sonra da elini Soobin'in kalbinin üstüne koydu.

"Affettim."







Hem sövmeli hem de feels geçirmeli bir bölüm oldu. Bu arada inş arkasındaki kıyafeti almak için dibine girdiğini falan düşünmemişsinizdir(klişe) :D


D/C + yeonbinWhere stories live. Discover now