34. Kabusların Efendisi

En başından başla
                                    

Bir çığlık, bütün gücüyle bağırdı Amenia. İçindeki korkuyu, kanatlarının çekiştirilmesiyle hissettiği acıyı paylaşıyordu tiz sesi. Kulaklarından tutulunca acıyla ciyaklayan sülin gibi debelendikçe tozpembe tüyleri yolunuyor, acısı katlanarak artıyordu. Yaratık doğruca suretine yaklaştırdı Amenia'yı, kızcağız gözsüz yüzle karşı karşıya gelene kadar çırpınmaya devam etti. Çürük kokusunun tüttüğü ağıza yaklaşırken titreyen elini yaratığın tenine götürmeyi denedi, belki dokunabilirse zihnindeki sesle konuşabilir onu durdurabilirdi. Denedi, pamuk tenli elini leş kokulu deriye değdirdi.

"Bırak beni! Lütfen dur!" dedikleriyle duraksadı yaratık, kocaman açtığı ağzını kapattı. Amenia'nın konusunu içine çekmek istercesine derin bir soluk aldı. Elini gevşetmeye başladı.

Yaratığın dediklerini duyduğunu anladı Amenia, bedenini sıkan elin gevşediğini hissedince sakinleşmeye başladı. "Dur! Sakinleş, beni yere indir!" Amenia gözlerine çöreklenen sarının bahşettiği güçle yaratıkla konuşmaya devam etti.

Pat!

Canavarın kafasına çarpan taştan çıkmıştı bu ses.

"Amenia!" Hiç şüphesiz taşı fırlatan da kızcağızın adını haykıran da Eran'dan başkası değildi. Uçurumun kenarına varan ilk kişi olmakla kalmamıştı genç adam, dövüşteki yorgunluğa rağmen telekinezi gücüyle yerden irice bir taşı havaya kaldırıp yaratığa saldıran ilk kişi olma unvanını da kazanmıştı. Yerden metrelerce yüksekteki canavarın kafasına çarpan taş, düşündüğü gibi tam isabet yerini bulmuş olsa da hesaba katmadığı bir şey vardı. Birkaç saniye öncesine kadar Amenia'nın dokunuşu ile sakinleşen yaratığı tekrar sinirlendirmişti. Kükreyerek göğsünden sallanan uzuvlardan birini kızcağıza doladı, canavar kendine yeni bir hedef buldu. Eran'a saldırmaya başladı.

"Aptal! Ne halt yediğini sanıyorsun o taş Amenia'ya gelebilirdi!" diyen Parus'un sesi Eran'ın arkasından geliyordu. Sol yumruğunu sıkıp üzerlerine savrulan canavarın koca uzvuna geçirdi.

"Bağırmayı kes kül kafalı," Parus'un ardından telekinezi gücüyle koca dokunacı kavrayarak tuttu Eran. "Amenia'yı kurtarmaya çalışıyorum!"

Parus'un haince saldırısıyla yarısı sakallarından arınmış, çıplak kalmış yüzüyle bedenindeki denge de kaybolmuştu. Eran, çenesine uzanan kahverengiliklerin bir kısmını kaybettiğinin hala farkında değildi. Üstelik gücü her geçen saniye tükeniyordu, Amenia'yı kurtarması için acele etmeliydi ama önce İro'yu uzuvlar cehenneminden almalıydı.

Üzerinde görünmez bir kalkan oluşturdu telekinezi gücüyle, kolların arasında ani manevralarla koşup İro'nun yanına vardı Eran. Kadim dostunu yerden kaptığında tepelerine inen koldan son anda kaçabildi. Kanatlarını açıp havaya yükselirken yaratığı izledi, Amenia'yı en son koca ellerden birinde görmüştü. Korkuyla önce kafa denmeyecek biçimsiz surete baktı, dişlerinin arasında kan veya tozpembe tüy olmaması içine su serpmişti. Yaratığın Amenia'yı midesine indirmiş olma ihtimalini eledi. Ardından kollarına ve gövdesinden fırlayan uzuvlara baktı, Amenia'yı uçurumdan aşağıya fırlatmadıysa orada olmalıydı. İkinci kötü ihtimali silmesi iki saniye sürmedi, oradaydı! Dev bedenden çıkıp kanatlarına dolanmış bir uzuv tarafından yakalanmıştı kızcağız! Acele etmeli, yaratık korkunç bir şey yapmadan evvel Amenia'yı kurtarmalıydı. Sağ kolunu İro'nun baygın bedenine dolayıp tüm gücüyle yaratığa yöneldi.

Parus ve Eran saldırdıkça Amenia üzerindeki baskının daha da arttığını hissediyordu. Kanatlarına ve bedenine dolanan uzuv kızcağızı sıktıkça sıkıyor, nefes almasını güç hale getiriyordu. Dudaklarını güçlükle araladı "Durun, d-durun!" bağırmaya çalışsa da ağzından ufacık bir fısıltıdan başka bir ses çıkaramadı. Yaratığa dokunsa da bir faydası yoktu, artık gücü dev bedeni sakinleştiremiyordu.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin