3.Bölüm "WEROSİM"

Start from the beginning
                                    

Nefes nefese bir şekilde öyle hızlı doğruldum ki, başım döndü. Aynı hızla kalktığım yere düştüm. Başımın yumuşak bir şeyin üstüne düştüğünü ağrımamasından fark ettim. Sağ elimi kaldırıp kalbimin üstüne koydum. Kalbim hala çok hızlı atıyordu. Ve içimde apansız bir korku vardı.
'Sadece bir rüyaydı Sirina. Sakin ol kızım,' diyerek kendimi telkin etmeye çalıştım. Ne kadar işe yaradığı ise muammaydı.

Derin derin nefesler almaya çalıştım. Kalp atışlarım bir türlü düzene girmiyordu.
"Sadece bir rüya olduğuna emin misin?" Sağ tarafımda duyduğum yabancı ses ile yerimden sıçradım. Sesi genizden çıkmasına rağmen fazla kalın değildi.

Elimi üzerimde gezdirdim. Bulamadığım bıçağım ile yavaş yerimden doğruldum. Oturur pozisyona gelip sağıma baktım. Her yer karınlıktı hiçbir şey görmüyordum.
"Kimsin?" Sorum üzerine erkeksi gülüşü kulağımı doldurdu. Dalga geçiyordu benimle.
"Tanımadığın herkesin hayatını kurtarır mısın?" Kaşlarımı çatıp, orada olduğunu tahmin ettiğim, yere bakmaya devam ettim.
"Sende tanımadığın herkese yardım ediyorsun sanırım?"
Bir an alaycıl gülüşünün yüzünde solduğunu hayal ettim.
"Her neyse," dedi. Ardından bir iki hışırtı sesi duydum. Az önce söylediği şeyi yeni fark ediyor oluşum ile kendime kızdım.
"Ayrıca sadece bir rüya olduğuna emin misin derken, diye sordun. Ne düşündüğümü duyabiliyor musun?"
Cevap vermesini beklerken tek duyduğum şey bir iki hışırtı daha oldu.

Tam ağzımı açıp yeniden konuşacağım sırada,
"Bak dün akşamdan beri senin ölmemen için uğraşıyorum. Ve yorgun düştüm. Bizi fark etmeden burada biraz dinlenmek istiyorum. O yüzden sus ve uyu. Sabahın ilk ışıkları ile seni de uyandıracağım." Kurmuş olduğu bu uzun cümle için onu tebrik etmek istesem dahi, susmayı tercih ettim. Ne de olsa hayatımı kurtarmıştı.

Beni ısıran o kadının bir çeşit zehir salgılamış olduğunu tahmin ediyordum. Elimi yavaşça ısırdığı yere götürdüm. Sol bacağımın baldırıma kadar çıplak oluşunu fark etmem ile yutkunamadım. Baldırımın biraz aşağısında bir kumaş vardı. Isırığın üstünü sarmak için kullanmıştı. Ama bu bacağımı baldırıma kadar görmüş olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Yavaşça uzanıp inledim.
"Merk etme seni çıplak görsem bile etkileneceğim bir kadın değilsin." Bunu duymam ile olduğu yere döndüm.
"Hep böyle kaba mısın?" Hızımı alamayıp,
"Böyle kaba olunca eline bir şey geçiyor mu bari?" Cevap vermedi. Zaten vermesini de beklemiyordum. Neticede illa bir kabalık yapacaktı.

Bana sırtını dönüp uyuduğunu hayal ettim. Sırt üstü döndüm. Bilmediğim bir yerde, beni kurtarmış olsa bile, tanımadığım bir yabancının yanında daha fazla uyuyamazdım. Hem birimizin uyanık kalıp nöbet tutması lazımdı. Bu kişi olmayı kabul ettim.

Düşünmeye başladım. Tek başıma şehre bile inememiştim. Sanırım John'u şimdi anlıyordum. Yapmak istediğim çok şey vardı ve bunları tek başıma yapamazdım. John da bana yardım edemeyecek kadar yaşlıydı. Derin bir soluk bıraktım. Benim bir yol arkadaşı bulmam şart olmuştu. Ama kim olacaktı. Aklım bir an yanımdaki yabancıya kaydı. İkimizi oradan kurtaracak kadar güçlüydü. Neden olmasın ki? Kabul eder miydi?

SİRİNA (Final Oldu)Where stories live. Discover now