İyice sinirlerim bozulmuştu. Apartmandan çıkıp gidebileceği her yere baktım ama hiçbir yerde yoktu. Arkadaşlarını aradım ama hiçbir arkadaşının yanında da değildi. Hiçbir yerde değildi.

Gidebileceği tek bir yer vardı ve bir umutla oraya doğru yöneldim. Benim kürkçü dükkanım olan o kulübeye. Ben tüm acılarımı da tüm sevinçlerimi de o muhteşem kulübede yaşamıştım. 9 yaşındayken kulübeye yakın bir yerde oturuyorduk ve ben bir gün tesadüfen gezerken bulmuştum o kulübeyi. Bulduğumda bir harabeden farksızdı ama ben kimseye söylemeden orayı tek başıma temizlemiş ve pisliklerden arındırmıştım. Neredeyse tüm günüm orada geçiyordu. Moralim bozulduğunda, annem kızdığında, her şeyden kaçmak istediğimde sığındığım tek yer minik kulübemdi. 13 yaşıma geldiğimde annem ve babam büyük bir trafik kazası yapmıştı, 1 ay yoğun bakımda kalmışlardı ve ben o bir ay hep bu kulübeye gelip ağlar ve ölmemeleri için Allah'a yalvarırdım. Yoğun bakımdan çıktıkları zaman büyük bir mutlulukla kulübeyi rengarenk boyamış ve içine yeni şeyler almıştım. Yani anlayacağınız tüm acılarıma da tüm mutluluklarıma da kucak açmıştı o kulübe ve benim için çok özel bir yerdi. Yıllar geçtikçe de gerçekten çok güzel bir odaya çevirmiştim ama 1 yıldır gelmiyordum.

Kimseye göstermezken sadece Semih'e güvenip burayı göstermiştim ve burada olmasını umuyordum. Yaklaşık 45 dakika sonra kulübeye varmama birkaç metre kalmıştı ki gülüşme seslerini duymamla afalladım, sonra kendimi toparlayıp yürümeye devam ettim ve kapıyı yavaşça açmamla Semih'i ve tanımadığım bir kızı yan yana laptoptan film izlerken gördüm. Benim yıllar önce diz çöküp ağladığım yerde, şuan gülüşüp film izliyorlardı!

İkisi de bana şaşkınca bakarken kız üzerine giydiği Semih'in olan gömleği düzeltti ve konuşmaya başladı.

"Hayırdır ya, yolgeçen hanı mı burası?"

Semih kıza sus der gibi baktıktan sonra ayağa kalkıp üstünü giymeye başladı. O sırada ben ne mi yapıyordum? Gördüklerimi idrak etmeye çalışıyor ve gözümden istemsizce akan yaşları durdurmaya çalışıyordum. Bu gördüklerim bana çok ağır geliyor diye bağırmak istiyordum. Lütfen bu kötü bir kabus olsun demek istiyordum, ama kalbimdeki acı ve mide bulantım bunun bir kabus olmadığını gösteriyordu.

Bu görüntüye daha fazla katlanamadım ve arkamı döndüğüm gibi eve doğru koşmaya başladım. Midem bulanıyordu, hem de çok fazla. Bir cümle kuramayacak canım yanıyordu şuan. Kaldırıma oturup derin derin nefesler aldım ve sakinleşmeye çalıştım. Semih arkamdan bağıra bağıra özürler dilemeye başladı.

"Ayda yalvarırım bir dakika dinle, bak köpek gibi pişmanım. Sarhoştum, çok özür dilerim ne olur affet beni."

Gözyaşlarımı silip derin bir nefes aldım. Hep aynı bahaneler değil mi? Boşluğuma geldi, sarhoştum, kendimde değildim, bir seferlik şeytana uydum vs. Ayağa kalkıp son kez baktım ona.

"Seni hayatımın sonuna kadar affetmeyeceğim Semih Tanış. Seninle hiç tanışmamış olmayı dilerdim. Sana yaptığın kahpelik hakkında o kadar şey söyleyebilirim ki, ama galiba biliyorsundur. Yüzüne bakmak bile midemi bulandırıyor o yüzden kısa kesiyorum. Şu saatten sonra biraz adamlığın varsa peşimde köpek gibi havlamazsın, şimdi siktirip git ve o iğrenç hayatına devam et."

Günümüz

"Bu şarkıyı tekrar ve sonsuza kadar siliyorum." Dedi Nida ve telefonu açıp çabucak sildi.

"Bu konuyu kapatabilir miyiz?" Dedim ve başlarıyla onayladılar.

Bu olanları aşmışken tekrardan düşünmek istemiyordum. Semihe olan sevgim nefrete dönüşmüştü ve zamanla bir hiç olmuştu. Bir yabancıdan farksızdı benim için.

"Kalkın da son derse girelim, iyice göze batmaya başladık." Dedi Ilgın.

İtiraz etmeden kalkıp sınıfa girdik ve yerlerimize oturduk. Ben sürekli o şarkının nasıl telefonuma yüklendiğini düşünürken Bulut yanıma oturdu.

"Nasılsın? Elin nasıl oldu?"

"Daha iyiyim, merak etme." Dedim ona tamamen dönüp ve devam ettim. "Bir de bunun için sağ ol." Dedim sargılı elimi sallayarak.

"Ne demek, her zaman. Emrinize amadeyim hanımefendi." Dedi büyük bir gülümsemeyle.

Bu sefer gülen, hatta kahkaha atan ben olmuştum, böyle bir cevap beklemiyordum. Belki de aşırı tepki vermiştim. Belki de benim psikolojim gerçekten iyi değildir.

"Çok naziksiniz bayım, eksik olmayın."

Birden o da kahkaha attı dediğime, galiba hoşuna gitmişti. Bence Bulut'un da psikolojisi iyi değil, demedi demeyin. Biz gülüşürken müdür sınıfa girdi. Zamanlaman gerçekten harika Cevdet'ciğim.

"Çocuklar okulumuza yeni öğrenci nakil oldu ve sınıfı burası." Diye söze başladı ve kapıya doğru bakıp devam etti. "İçeri gel kendini tanıt evladım."

Kimin geldiği zerre umrumda olmadığı için kafamı sıraya gömdüm ve uyumaya çalıştım. Ayak sesleri kapıdan içeriye kadar girdi ve durdu.

"Hepinize merhaba," Sesi duymamla kafamı bir hışımla kaldırmam bir oldu. "Selim Tanış ben. Umarım hepimiz için güzel bir yıl olur." Dedi gözlerimin içine bakarak.

Ben şok olmuş bir şekilde Semih'e bakarken Nida, Ilgın ve Bulut bana bakıyordu.

"Ne oldu, tanıyor musun yoksa onu?" Dedi Bulut sorarcasına.

Hemen kendimi toparlamaya çalıştım ve cevap verdim.

"Hayır, tanımıyorum..."

***

Selaaamm! Yazmayı çok özlemişim, ve emin olun arık sık sık yazacağım. Artık bir bölüm için 829719 yıl beklemeyeceksiniz ŞALÖSÖAŞLÖALÖŞASÖ

Buraya istediğin her şeyi sorabilirsiniz :)

Başından beri okuyan herkese sonsuz teşekkürler! Beni bırakmadınız, benim de sizi bir daha bırakmaya niyetim yok <3


Gizemli OkulWhere stories live. Discover now