"Deniz'in bir şeyinin eksik olabilceğini düşünüyor musun?" Gökkuşağı başını olumsuzca sallayıp açmadan büyük bir ısırık aldı.

"Parfüm alsam?"

"Çok banel."

"Saat?" Oğuz kusuyormuş gibi yaparken Gökkuşağı güldü.

"Kol saati yerine duvar saati alırım."

"Git bahçede on tur at gel, anca kendine gelirsin." Oğuz bu kız yaşamasın der gibi bakmıştı.

"O zaman ne Oğuz ya?"

"Manevi bir şeyler yapabilirsin."
Oğuz ne kadar bu muhabbetleri bilmesede arkadaşlarına son derece yardımcı oluyordu.

"Ne gibi?" Oğuz aklında ki tilki düşünceler ile sırıttı ve söyledi.

"Sizi anımsatan bir resim yapabilirsin? Çok güzel bir hediye olur."

"Hay senin aklını yesinler.. Bunu nasıl düşünemedim." derken Oğuz'un omuzuna vurmuştu.

"Ee herkes de vardır ama kullanamazlar." Gökkuşağı onun sözleri ile yüzünü buruşturdu ve biraz soğumuş çayını içti.

"Gökkuşağı bir şey söylicem."

"Söyle."

"Deniz'i üzme... Seviyorsun çok net görünüyor ama sen biraz deli dolusundur, hani tehlikeli şeyler yapmayın... Birbirinize zarar vermeyin... Dikkat edin, sende benim arkadaşımsın ama Deniz benim için farklı be civciv anlarsın ya." derken Gökkuşağı başını salladı.

" O yüzden dikkat edin ve birbirinizi bırakmayın. "son sözlerini söyledikten sonra gelen Deniz'i gördü ve gülümsedi.

Deniz arkadan Gökkuşağı'nın omuzuna kolunu attı ve saçından öptü.

" Günaydın sevgilim ve dostum. "
Gökkuşağı kafasını kaldırdı ve Deniz' e baktı. Onu nasıl üzebilirdi ki, nasıl zarar verebilirdi.

"Gün yeni ayıyor." Oğuz bunu söylerken çoktan ayağa kalkmıştı.

~~~~~

"Gökkuşağı, Oğuz gelmiş." diyen telefonunun diğer hattında ki İkra idi.

"Şey peki." diye yanıt verdiğinde gergindim. Onunla iyi bir ayrılma yaşamamıştık. Çoğ kişi gibi beni suçlayıp durmuştu. Ki ne kadar inkar edilirse edilsin bende kendimde suç buluyordum. Belki ölmesi takdir-i ilahi idi ama yine de yaptığım hata sonucu ölmüştü... Düşüncelerim arasında İkra'nın sesi gelmişti.

"Burak bizimle tekrar görüştüğünü anlatmış ve Oğuz bir akşam yemeği yemek istemiş."

"Ama sevgilin var." tek diyebildiğim bu idi.

"Ya kızım Burak falan da olacak, Burak aradı söyledi ama şey senin ismini vermemiş." elimde ki bardağı düşürmekten son anda kurtulduğumda boğazımda ki yumrunun geçmesini bekliyordum.

"Tamam, sizin yiyin yemeği." sesim titrerken konuşmuştum... Kimse bilmese bile arkadaşlarım ile oturmayı, konuşmayı çok özlemiştim.

"Gökkuşağı üzgünüm."

"Sakın ama sakın İkra, niye üzüleceksin, inşallah bir gün." derken gözaltlarımı siliyordum.

"Neyse İkra kafe yoğun sonra görüşürüz." bir şey demesini beklemeden telefonu kapatmıştım.

Mutfağın köşesinde kalan koltuğa ilerledim. Ağlamak istemiyordum,geçmişi düşünüp eski zamanlarıma dönmek istemiyordum. Benim artık bir hayatım vardı, bir mesleğim, kafem, sorumluluklarım ve erkek arkadaşım bunları düşünerek ayakta kalmalıydım... Eskiden deli dolu halimle bir çok insanı üzmüştüm ama şimdi olmazdı.

GÖKKUŞAĞIWhere stories live. Discover now