ASİ-5

9K 410 16
                                    

Alkan duyduğu şeyle neye uğradığını şaşırdı. Kardeşi nasıl bu kadar sorumsuz olabilirdi? Ya Barış? O buna nasıl göz yumabilirdi? Anlayamıyordu. Birkaç kişinin daha onun gibi bu sert tartışmayı dinlediğini fark edince hiddetle içeri girdi.

"Ne demek oluyor bu?" diye gürleyerek aniden içeri girdi.

Elis hiddetle kapının olduğu tarafa döndü. Ağabeyini karşısında gördüğünde neye uğradığını şaşırdı. Şaşkınlık ve korkudan yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu. Bu sırada Barış'ın sinir kat sayısı artmış, saçlarını çekiştirerek nasıl bir açıklama yapacağını düşünüyordu.

"Size bu ne demek oluyor dedim!" diye tekrar bağırdı. Sert olmayı, bağırmayı sevmezdi Alkan ama sinirlendiğinde gözü dönerdi ve gözü hiçbir şey görmezdi.

"Abi... Ben... Şey... Yani..." konuşmaya bir türlü nasıl başlayacağını bilmiyordu Elis. Başlasa bile devamını getiremeyecekti.

"Elis!" diye bağırdı Barış. "Abi sende karışma lütfen. Biz halledeceğiz." dedi sakin kalmaya çalışarak. Ağabeyini bu şekilde ikna edeceğini, onu bu işten uzak tutacağını düşünüyordu ama fazlasıyla yanılıyordu.

"Ne demek karışma? Babam atölyenin tüm umudunu bu defileye bağladı." dedi ve Elis'e döndü. "Sana olan tüm umudunu bu defileye bağladı babam. 'Kızım bu sefer başaracak.' diyerek göğüs kabartıyor adam." dedi.

"Başaramadım.' diyemedim işte. İlk defa bana bu kadar güvendi . Gerçeği söyleyemedim bir türlü." dedi Elis.

"Ne yapmayı düşünüyorsunuz? Öğrendiğim kadarıyla mekan sorunu nedeniyle bir ay ertelenmiş defile. Ya ertelenmeseydi?" dedi sinirlerini yatıştırmaya çalışarak Alkan.

"Bir şekilde halledecektik işte. Şimdi de halledeceğiz biz. Karışma!" dedi Barış.

"Nasıl karışma Barış? Kim bilir kaç kişi davet edildi o defileye haberin var mı senin? Sektördeki herkes bu büyümeyi konuşuyor. Herkes tekstil sektöründe yeni bir devir başlatacağımızı düşünürken sizdeki rahatlık nedir? Beklentiler ne kadar büyük farkında mısınız? Ben İtalya'da olduğum halde bu kadar bilgiye sahibim ama siz? Nedir bu rahatlık?" diye bağırdı sinirlerine hakim olamayarak.

"Rahatlık falan yok abi! Çalışıyoruz görmüyor musun? Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz." dedi Barış.

"Bu mu çalışmış haliniz? Bu mu ha!" diyerek bir sürü iş başvurusu kağıtlarının olduğu masayı gösterdi.

"Abi yeter artık. Karışma tamam mı? Sen uzak kalmaya, işlerden, bizden kaçmaya devam et. Lütfen. Her zaman yaptığını yap ve bizi yanlız bırak. Biz bir şekide bu işin üstesinden geliriz." dedi Barış sessizce ağlayan kardeşine sarılarak. Alışmışlardı ağabeylerinin yokluğunda birbirlerine destek olmaya, her şeyin üstesinden beraber gelmeye.

Alkan gerçeklerin yüzüne bir bir vurulmasıyla yakınındaki koltuğa çöktü. Dirseklerini dizine dayayıp yüzünü ovuşturmaya başladı. Kardeşlerini böyle görmek, onu mahvetmişti.

"Hiçbir yere gitmiyorum. Size yardımcı olacağım." diyerek onlara baktı.

"Abi bak gerçekten gerek yok." dedi Barış.

"Barış..." dedi Alkan ve derin bir nefes aldı. "Yanınızda olacağım anladın mı? Size yardımcı olacağım. İstesenizde istemeseniz de bir abi olarak yanınızda olmak istiyorum. Buradayım. Ya işe el atacağım ya da bir köşede öylece bekleyeceğim. Karar sizin ama hep buradayım ben kardeşim." dedi buruk bir gülümsemeyle.

Elis bu sözlere daha fazla dayanamadı ve ağabeyinin kollarına koştu. Hıçkırarak ağlarken omuzları sarsılıyor, gittikçe oturduğu yerde büzülüyordu. Barış bu manzarayla içinin parçalandığını hissetti. Elis'in ağlamasına hiçbir zaman dayanamıyordu zaten. Birkaç adımda koltuğa ulaşıp, kardeşinin başının üstünü öptü ve şevkatle saçlarını okşadı.

"Başaracağız." diye fısıldadı.

"Abimde bizimle kalsın. Gitmesin." dedi Elis küçük bir kız çocuğu gibi omuz silkip, burun çekerek.

"Gitmeyeceğim. Uzun bir süre başınıza kaldım." diyerek güldü Alkan.

Hepsinden aynı anda küçük birer kahkaha duyuldu.

...

Asi kendisini iyice ev işlerine kaptırmış, oradan oraya koşturuyor annesini ayağa kaldırmıyordu. Selda bu işten memnundu memnun olmasına ama korkuyordu. Kızı çalışmaya bırakırsa bu evi ona dar yaparlardı.

"Asiye yeter!" diye bağırdı kızına.

Asiye annesi için gülümseyip, bugün kaçıncı kez sildiğini bilmediği televizyon sehpasını bıraktı ve annesine döndü. "Efendim canımın içi!" diye seslendi.

"Kalk ve kendine iş bul!" dedi Selda sert sesiyle. Daha Asi ağzını açamadan annesi tekrar söze girdi. " Daraldım! Oradan oraya koşturup duruyorsun. Yeter be kızım!" dedi ve koltuğun üzerine iki kez vurup gözüyle kızına koltuğu gösterdi.

"Ama anne... Boş durmayı sevmiyorum ki ben." dedi masumca.

Selda uzanıp masum kızının kıvırcık saçlarını öptü. Aynı annesi gibi dedi içinden.

"Sana boş boş otur diyen yok ki kızım. Git iş bak kendine. Sanki evin işini ben göremiyor muyum?" diye söylendi.

"Kim alır ki beni işe?" dedi umutsuz bir sesle Asi.

"Benim başarılı kızımı almayacaklar da kimi alacaklar?" diyerek kızının alnından öptü ve sabah aldığı gazeteleri kızının önüne yığdı. "Hadi bakalım. Kendine güzel bir iş bul." diyerek gülümsedi.

...

Üç kardeş biraz oturup duygusal anların ağırlığının üzerlerinden kalkmasını beklemişti. İlk atlatan Barış oldu. Yeni bir plan üzerine düşünmeye başlamıştı bile. Alkan ve Elis ise birbirlerine daha sıkı sarılmış, ayrılmak istemiyorlardı. Elis ağabeyinin varlığını hissetmeye çalışıyor. Gitmeyeceğine inanmak istiyordu. Alkan ise ona varlığını hissettirmeye çalışıyor, gitmeyeceğine inandırmak istiyordu.

"Hadi kumrular kalkın artık!" diyerek gülümsedi Barış.

Alkan hafifçe geri çekilip göğsünden kardeşinin başını kaldırdı. Buğulu gözleri içini acıttı. İki gözüne de sıkı birer öpücük kondurdu. "Ağlamak yok cadı!" dedi.

"Yok tabi! Gitmiyorsun be abi! Daha ne olsun!" diyerek ciyakladı Elis ve oturduğu yerde dikleşti.

Alkan burukça gülümseyip, ayakta onları izleyen kardeşine baktı ve hızla ayağa kalkıp ona sıkıca sarıldı. Barış'ta kollarını ağabeyine sarmakta geç kalmadı.

"Gitmiyorsun." diye fısıldadı ağabeyinin kulağına. Hepsi bundan emin olmak istiyordu.

"Gitmiyorum." diye fısıldadı Alkan da onun kulağına.

Bilmiyorlardı bu kalışın hayatlarına bir sürü yeniliği katacağını. Mesela bilmiyordu Elis, kıskançlığından boş yere kendini baltaladığını. Çok sonra öğrenecekti bunu. Barış bilmiyordu öfkesini kontrol etmeyi. Bilmiyordu nedensiz kovduğu turuncu kızın eline düşeceğini.

Ve Alkan....

Bilmiyordu bu kalışın hayatını değiştireceğini. Bilmiyordu bu kalışın ileride ömür boyu bir kalışa dönüşeceğini. Bilmiyordu yapmam dediklerini bir bir yapacağını. Ve bilmiyordu bu kalışın ona aşk getireceğini... Ama öğrenecekti.

Bu 'turuncu rüya' hepsine iyi gelecekti.

ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin