killing strangers

Start from the beginning
                                    

Yürüyüşümüz boyunca Jaehyun sürekli olarak bir şeyler anlattı. Güzel şeyler anlatıyordu, komikti, Hyungsik'le ben artık bir süre sonra kahkahalarımıza engel olamaz olmuştuk. Söylediği her kelimeye gülesimiz geliyordu. Beynimizi pelte etmişti resmen çocuk.

"Saçmalık resmen değil mi? Düşünsenize, yirmi iki yaşınıza gelmişsiniz. Birkaç günlüğüne ailenizin yanında kalmaya gidiyorsunuz ve kapı açılır açılmaz karşılaştığınız ilk şey suratınızın ortasına yediğiniz terlik oluyor. Bok gibi bir karşılama merasimi, değil mi? Ama insanın manyak bir küçük kardeşi olunca böyle işte... Tabii sonrasında bir güzel dayak yedi benden, ama orası ayrı mesele." Jaehyun cümlelerini peş peşe sıralarken çoktan sahaya gelmiştik bile.

Şansımıza saha boştu. İçeri girdik ve eşyalarımızı kenara bıraktık. Yere koyuverdiğim çantamın üstüne tişörtümün üzerine giydiğim gömleği de yerleştirdim. Ardından köşede bulduğu her zaman burada olan basketbol topunu yerden aldı Jaehyun. Topu yerde sektirirken bir yandan da yanında olan Hyungsik'e bir şeyler mırıldanıyordu ancak fazla kısık sesliydiler, onları duyamıyordum. Zaten duymamam gereken bir şeyler konuştuklarını anlamak çok da zor değildi. Bu nedenle kafamı onlara bakmayacak şekilde çevirdim ve etrafımda gezdirmeye başladım bakışlarımı.

Ani gelen bir ürpertiyle kollarımı birbirine dolarken kaşlarım çatıldı istemsizce. Serin bir şehirdi burası. Ancak ürperişimin sebebi hiç de serin havadanmış gibi hissetmiyordum. Kaşlarım anlamlandıramadığım hislerimle daha da çatılırken etrafıma daha dikkatli bakınmaya çabaladım. Karşı tarafında bulunduğumuz yolun diğer yanında, iki binanın arasında bir karaltı vardı. Orada biri vardı tanrı aşkına. Tüylerim neler olduğunu kavrayamayışımdan ötürü diken diken olurken beden, saklandığı köşeden geriye kaçarak görüş açımdan kayboldu.

Kendi kendime mırıldanıyordum. "Orada kimse yoktu Taehyung, sen sadece kendini fazla yormaya başladın, bu da zihnini fazlasıyla etkiliyor. Eve gidince iyice bir uyku çekmeye ihtiyacın var." Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çabaladım. Bakışlarımı o ikisine geri çevirdiğimde konuşmaları bitmiş olacak ki Jaehyun yavaşça Hyungsik'ten uzaklaştı ve "Hadi bakalım başlayalım!" diye bağırdı ikimize de. Yüzüme yapışmış olan korkmuş ifadeyi gülümseyen bakışlarla değiştirmeye çalışırken zorlanmıştım biraz ancak fark etmemişlerdi. Anlasalar benim gibi bir delinin yanında durmak istemeyeceklerinden emindim.

Jaehyun'un attığı pası karşılarken zihnimi boşaltmaya çabaladım.

Saatler boyunca oynadık. Güneş battı, hava karardı ve biz sırılsıklam terledik ama saatler sürdü oyunumuz.

Son atış olacağını kararlaştırdığımızda top Jaehyun'un elindeydi. Son gösterişli atışını potaya smaç basarak yaptığında gülümsemeden edemedim. Havalıydı. Favori atışı olduğunu söyler dururdu her buraya gelip oynayışımızda. Kendinin farkındaydı kesinlikle. Böyle bir bedene sahip olup da kendinin farkında olmaması imkansızdı elbette. Okuldaki kızların çoğu peşindeydi. Ancak o kimseye pas vermezdi. Sebebinin egosu olmadığı, insanların garip bir şekilde kabullendiği bir gerçekti.

Eşyalarımı bıraktığım köşeye doğru yürürken omzuma dokunan elle arkama döndüm. Jaehyun yüzündeki minik tebessümle bana bakıyordu. "Geldiğin için teşekkür ederim. Gerçekten eğlendim." Gülümsedim. "Ben de öyle. Her neyse şimdi git de üzerine bir şeyler giy, yoksa terli terli hasta olacaksın." Elini ensesine götürüp kaşıdı ve duraksadı bir süreliğine. "Tamam, sanırım bunu cidden yapmam lazım. Yoksa gerçekten de hastalanacağım." Nefes aldı. "Aslında şey... Sana bir şey söyleyecektim... Ya da neyse, boşver. Sonra söylerim. Görüşürüz." dedikten sonra ben daha ne olduğunu bile kavrayamadan gitti.

killing strangers // taekookWhere stories live. Discover now