killing strangers

601 24 115
                                    

İnsanlar için varlığını sürdürmenin fazlasıyla önemli olduğu bir zamanın köleleriydik bizler, bugünün çocukları. Kendimi çocuktan saymam elbette ki yanlış bir tutumdu şu saatten sonra, çünkü yasal anlamda bir çocuk değildim birkaç senedir. Ancak her insan çocuk benliğini taşırdı içinde. Dersi bittiğinde kendini anında bahçeye atan yaşıtlarım da içlerinde gizlerdi çocuk benliklerini. Tıpkı diğer herkes gibi. Tabii benim içimdeki çocuğun çoğununkine benzediği söylenemezdi pek. Bunu kampüsteki kime sorsanız söylerdi size. "Ah şu sürekli kitap okuyan ve yedi yirmi dört suratı asık gezen çocuktan mı bahsediyorsun?" gibi veyahut "Ne zaman bir şey sormaya yanına gitsem kitap okuduğu için beni sürekli tersleyip yanından gönderen Kim Taehyung mu? Ondan nefret ediyorum." gibi cümleler...

Kısacası bulunduğum ortamlarda pek sevildiğim ya da sıcak karşılandığım söylenemezdi. Ama bana pek de fark etmiyordu. Avcumda tutabileceğim ve istediğim zaman sayfalarını aralayabileceğim bir kitabım olduğu sürece hiçbir problemim yoktu. Herkesin söylemlerine katlanabilirdim işte o zaman.

Dersin bitişiyle kitaplarımı ve defterlerimi toparlayarak yavaş hareketlerle derslikten çıkmak için hazırlandım. Çoğu kişi kendini dışarı atabilmek için acele ediyordu, bu yüzden koridorlar kalabalıktı ve dürüst olmak gerekirse o kalabalıkta kaybolmaktansa gereksiz bir insanın benimle boş muhabbet etmeye çabalayışını dinlemeyi yeğlerdim.

Eşyalarımı elime alıp sırt çantamı da sırtıma taktıktan sonra hiçbir zaman yüzümü terk etmeyen ruhsuz ifadeyle bahçeye çıkma kararı aldım. Biraz güneş görürdüm böylece. Hatta çimenlerde oturup biraz bir şeyler okuyabilirdim bile. Başka dersim yoktu sonuçta.

Kapıdan ağır hareketlerle çıkarken birinin koşmakta olduğunu duydum. Arkamdan buraya doğru geliyordu. Lütfen saçma biri olmasın diye içimden dua ederken koşan beden seslendi. "Taehyung! Bekle!" Dudaklarım arasından istemsizce kaçan nefes eşliğinde rahatlamış bir şekilde arkamı döndüm. O olmasına sevinmiştim. Jaehyun koştuğundan dolayı sıklaşan nefesini kontrol etmeye çalışırken önümde duruverdi. "Nasılsın?" diye sordu gözlerinin kaybolmasına sebep olan güzel bir gülümsemeyle. Üzerindeki düz beyaz tişört ve siyah dar pantolonuyla yine her zamanki gibi iyi gözüküyordu.

Doğruyu söylemek gerekirse onu severdim. Jaehyun iyi biriydi. Yani nasıl denilebilir bilmiyorum, tam anlamıyla ihtiyaç duyacağım bir tipleme olmasa da iyi biriydi. Diğerleri gibi saçma laflar etmezdi ardımdan, bazen beni güldürürdü, beni eğlendirmeye ve bir nebze de olsa sosyalleştirmeye çalışırdı. Ve çabası takdire şayandı gerçekten de.

"Dersten çıkmış olduğum ve beynimin biraz yanmış olduğu gerçeğini hesaba katmazsak iyiyim sanırım, sen nasılsın?" Kısık sesle güldü hafifçe. "Ben de iyiyim, teşekkürler. Sana şeyi sormak için peşinden koşuyordum, bizimle basketbol oynamaya gelmek ister misin? Bunun son dersin olduğunu umuyorum." Biz kelimesini kullanışıyla arkasında beliren Park Hyungsik de minik bir tebessümle selam verdi.

Hyungsik hakkındaki düşüncelerim Jaehyun'la alakalı olanlara göre bir nebze daha karmaşıktı. Tam olarak nasıl biri olduğunu anlayamıyordum. Biraz karmaşık biri gibi görünüyordu buradan bakınca. Yine de Jaehyun'un en yakın arkadaşıydı ve onun yüzünü de Jaehyun'u gördüğüm kadar sık görüyordum elbette. Şikayetçi değildim... Yani bana bir zararı dokunmadığı sürece çoğu insanla alakalı düşüncelerim nötr olarak kalırdı. Park Hyungsik ise nötrün bir miktar daha pozitifleşmiş haliydi gözümde.

Jaehyun'un sorusuyla omuz silktim. "Güneş batana kadar biraz oturup kitap okumayı planlıyordum aslında ama sanırım bu da olur. Kitabı başka bir zaman da okuyabilirim." Cevabımla biraz daha neşelenmiş olacak ki tekrardan gülümsedi. "Hadi gidelim o zaman." Ardından üçümüz beraber okula yarım saatlik yürüme mesafesinde olan basketbol sahasına ulaşmak adına yola koyulduk.

killing strangers // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin