Papatyalar Sen Kokuyor

En başından başla
                                    

Yemek salonuna indiğimde bu yemekte amcamların da bize katılacağını düşünmemiştim. Babamın gözleri her zamankinin aksine beni görmesiyle parıl parıl parlıyordu. Bu iyi değildi, yani en azından benim için değildi. Aile yemeği, parlayan gözler, gururlu gösterişler tam da olmak istemediğim o yerdeydim. Babamın gururla benden bahsedeceği ve şirkete adım atamam gerektiğini söyleyeceği o yerde. Ona göre artık hazırdım ama Sehun'un gidişiyle sonbahara çalan hayatımın şimdi kışa dönmesine saniyeler vardı. Yine bir takım istekler sunacaklardı bense yaşayacaktım. Hep böyle olmamış mıydı zaten? Onlar istemişti bense yapmıştım. Kader denilen yazım böyle yazılmıştı benim çoktan.

"İşte geldi şirketimizin gözdesi." dedi babam neşeyle, bense onun aksine keyifsizdim. Samimiyetsiz bir selamın ardından kardeşimin yanına oturdum. Yalaka amcama ve kontrolcü aileme bu bile fazlaydı aslında. Yemek boyunca şirketle ilgili işler, toplantı değerlendirmeleri konuşuldu. Hiçbiri ilgi alanım değildi ama ister istemez içine sürükleniyordum. Şu anda yaşadığım tam olarak kamufle edilmiş aile terörüydü. Bir mucize olmasını ve beni buradan çekip almasını isterdim ama babamın söze yeniden başlamasıyla daha büyük bir batağa çekilmiştim.

"Emekli olup yavaş yavaş elimi işlerden çekme vaktim geldi." Ses tonu hevesli ve imaydı. Neyi kastettiği oldukça açıktı. Şirketi bana bırakma hazırlığındaydı hiç sormadan. Kendince çoktan karar vermişti.

"Katılıyorum abi, arkanda kale gibi oğlun varken artık dinlenmelisin." Amcamın söylediği ile son lokmamı ağzıma atıp ifadesizce baktım ona. Yırtık dondan çıkar gibi her şeyin altından çıkıyordu. Yararından çok zararı vardı ama babam hala onu yanında tutuyordu.

"Artık işlerin başına geçecek kadar hazırsın evlat." dedi ve gururla omzumu okşadı babam. Bense alayla sırıttım sadece. Bunu yapmayacaktım, bu defa olmazdı. Ben dünyaya açılıp şarkılar söylemek isterken, beni dört duvara hapsetmelerini öylece oturup izlemek istemiyordum. Bu yaratılışıma haksızlıktı, bu defa olmazdı. Derin bir nefes aldım konuşmaya başlamadan.

"Sadece bir defa, yirmi üç yıldır bir defa ne istediğimi önemsediniz mi?" Alaylı gülüşüme rağmen gayet sakince söylemiştim. Chenle şaşkınca bana baktı ve durdurmak istercesine bacağıma dokundu ama artık canıma yetmişti. Babamın kaşlarını çatışınaysa pek aldırış etmedim. "Çok bir şey değil, bir an durup da bizim oğlumuz bunları istiyor mu diye düşündünüz mü?" Ciddi ve sert bakışlarım masada gezindi. Söylediklerimin gayet arkasındaydım. Ben hariç herkes şaşkınca beni izliyordu. Bunlar aileme göre Sehun'un sözleriydi, ben onun gibi başına buyruk hiç olmamıştım. Bu yüzden yıllarca rahatsız olmuşlardı arkadaşlığımızdan, hala bilmedikleri aşkımızdan.

"Siz yorulmayın ben söyleyeyim, hayır. Bir kere bile düşünmediniz, benim için hep istediğiniz hayatın senaryosunu tutuşturdunuz elime ve bana oynamak ister miyim diye hiç sormadınız." Öfkeyle sıktım yumruğumu. Sessizlikleri beni daha çok delirtiyordu. Sanki boş bir duvara konuşuyordum istedikleri cümleleri duymadıkları zaman.

"Senin için en iyi olanı sunuyoruz, ailen olarak en iyi hayatı. Bunu sorgulayamazsın, buna hakkın yok." dedi babam gergince. Söylemiyle histerik bir kahkaha attım. Harika, kendi hayatımla ilgili söz hakkım yoktu.

"En iyi hayatmış, sizden bunu istemedim." Oturduğum yerde hareketlendim. "Neleri severim biliyor musunuz? Hayalimdeki mesleği ya da ne bileyim son sekiz yıldır nasıl yalnız hissettiğimi? Kullanmamı istediğiniz ilaçların beni daha çok bunalıma soktuğunu?" Alayla gülüp yerimden kalktım. Babam sertçe kolumu tuttuğunda hızla kurtuldum ellerinden. Bu konuşma benim için burada bitmişti.

"Bu mu aile olmak? Komik, o okullarda bile anlatılan aile tanımı bu değil. Siz çocuk değil robot yetiştiriyorsunuz ve ben artık bu oyunu oynamayacağım. Yeter!" Merdivenlere doğru yöneldim sönmeyen öfkemle.

Papatyalar Sen KokuyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin