S.4 Ep.10 "Bir daha seni asla bırakmayacağım"

Comenzar desde el principio
                                    

"Ben artık burda duramam Yavuz. Anla beni."

"Ben de burayı bırakamam Bahar. Sen de beni anla."

Burukça bakıp dudaklarımı büktüm. Dolu gözlerle kafa salladım.

"Tamam, konuşacak bir şey yok o zaman. Hoşçakal."

Ben ayağa kalkınca Yavuz da kalktı. Hızlı hızlı nefesler alarak burukça baktı. Bir şey demeden yutkunup döndüm arkamı. Hızla çıktım evden. Dolan gözlerimden yaşlar akmasın diye sıktım kendimi. Neler yapıyorum ben ya? Niye her şeyi böyle mahvediyorum? Niye durup sakince düşünemiyorum? N'oldu analitik zekama? Niye saçma sapan şeyler yapıyorum. Kaybettim işte sahip olduğum her şeyi. Her şeyi, herkesi kaybettim. Mahvettim hayatımı. Şimdi ne yapacaksın bakalım Bahar? Bu sefer gerçek anlamda yapayalnızsın.



Yavuz'dan

Dolu gözlerle bakıyordum hala Bahar'ın arkasından. Terkedip gitti beni resmen. Hiçbir şey yapamadım, hiçbir şey diyemedim. Çıktı gitti. Ben de biraz anlayışsız mı davrandım acaba? Şu an çok kötü bir ruh halinde. Önce babasının terörist olduğunu öğrendi, sonra onu öldürdü, sonra da mesleğinden oldu. Hayatının en berbat günlerini yaşıyor eminim ki. Ben de biraz suyuna mu gitseydim? Ama ben de sinirlendim. Beni umursamadan, yaptığım işi umursamadan İstanbul'a gidelim dedi bana. Tamam, ben işimi İstanbul'da da yapabilirim, daha önceden de orda yapıyordum zaten ama bunu söyleme şekli çok kırıcıydı. Bana fikrimi sormadı bile. Kendisinin işi kalmayınca benim de burda kalmamın bir anlamı yokmuş gibi davrandı. Çok kırdı beni. Üstelik terkedip gitti. Resmen terketti beni. Sıkıntıyla nefes alıp oturdum kanepeye. Sırf bu yüzden bile daha anlayışlı olmalıydım aslında. Bahar beni asla terketmez. Ruh hali ne kadar kötüyse, içinde nasıl fırtınalar kopuyorsa, asla yapmayacağı bir şeyi yaptı. Bırakıp gitti beni. Bahar beni asla bırakmaz. Kendini çok kötü hissediyor olmalı. Belki de o da bana kırgındır. Onu anlamadığımı düşünüyordur. Anlıyorum onu. Yani kısmen. Of, ne olacak şimdi? İstanbul'a mı gidecek gerçekten Bahar? Ayrılacak mıyız yani? Of Bahar, biraz daha sakin olsan, bizi dinlesen, başını belaya sokmasan ne olurdu sanki?




Bahar'dan

Amaçsızca yürüyordum yolda. Ne yapacağım şimdi ben? Nereye gideceğim? Kime sığınayacağım? Çok kırdım Yavuz'u. Kendini değersiz hissetmesine sebep oldum. Durup derin bir nefes aldım. Ne yapıyorum ben ya? Artık saçmalamayı kesmelisin Bahar? Yaptığın hataları düzeltmeye başlamalısın bir yerden. Şimdi öncelikle gidip kocandan özür dileyecek, gönlünü alacaksın. Kararlı şekilde kafa sallayıp arkama döndüm. O sırada bir araba gelip durdu yanımda. Dönüp baktım. İki adam inip önüme geldiler.

"Bahar Karasu?"

"Evet."

"Bizimle geleceksiniz?"

Kaşlarımı çatıp baktım.

"Siz kimsiniz?"

"Merak etmeyin, size zarar verecek değiliz."

Dudaklarımı birbirine bastırıp kaşlarımı kaldırdım.

"Öyle mi? Şu an tek derdim de buydu zaten. Kimsiniz dedim."

"Bahar hanım, bunu söyleyemeyiz. Şimdi gitmemiz gerek. Sokak ortasında dikkat çekiyoruz. Gittiğimiz yerde size her şeyi açıklayacaklar."

Sıkıntıyla derin bir nefes alıp bindim arabaya. Hey Allah'ım. Gidelim bakalım. Şu an olduğumdan daha kötü bir halde olamam heralde. Adamlar da iki yanıma oturdular. Biri elindeki siyah bantla bana doğru uzanınca kaşlarımı çatıp geri çektim kendimi.

"Ne oluyor?"

"Kusura bakmayın ama gözlerinizi bağlamam lazım."

Bir şey demeden baktım bir süre. Ardından memnuniyetsizce kafa salladım. Gözlerimi bağlayınca arabayı çalıştırıp yola koyuldular. Yine nasıl bir saçmalık bekliyor bakalım beni?

YansımaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora