32. Dövüş Yolunda

Start from the beginning
                                    

***

Bulutlar tüm göğü tembellikle kaplamış, tepelerindeki hava tam da birazdan olacakları tahmin ediyor gibi uygun bir atmosfere bürünmüştü. Karalar, griler, lacivertler; bulutlar tüm kasvet renklerini kuşanıp gelmişlerdi bugün. Bakışlarını tepede gezdirirken böyle düşünüyordu Amenia.

Önde Komutan Desan, sağında Gawan, ardında Tamh ve Parus bahçedeki eğitim alanına erkenden gelmişlerdi bugün. "Gri, etraf ne de kasvetli bir renge bürünmüş," diye düşündü. Kaşlarını çatarak bakışlarını Parus'un yüzüne dikti. Göz göze gelmeyi ummamıştı genç Gama ile, öyle tuhaf bakıyordu ki Parus gözlerini kaçırdı Amenia. Yine de grilerin üzerinden çekilmediğini hissedince kaşlarını çatıp kanatlarını döndü.

Amenia ve Parus'un da aklında birbirinden habersiz ve bağıntısız dün olanlar dönüp duruyordu. Pembe kanatlı kız için için küreyi düşünürken üzerine sabitlenen gri gözlerin sahibiyse mektupları tekrar okuyordu zihninde. "Haberin yok begonyam, dünkü kızgınlığın hala üstünde anlaşılan. Ben sana kızmıyorum artık. Ama dert etme, biraz daha bekle konuşacağız seninle," diye sessizce düşündü Parus.

***

Kalenin bahçeye açılan kapısındaysa Eran ve Gar'hun uçuyor, peşlerinde süzülerek onları takip eden İro ile eğitim alanına gidiyorlardı.

"Bakıyorum da dünkü hastalığını çabuk atlatmışsın Gar'hun, oldukça iyi görünüyorsun. Dün dinlenmek sana yaramış," kahverengi kanatları havayı yalarken pişkin pişkin sırıtıyordu Eran.

"Sayende," diyerek sesli sesli güldü Gar'hun. "Bütün gün seni izlemek düşündüğümden çok daha iyi geldi bana," altın sarısı bakışlarını Eran'a dikerken kafasını ve kanatlarını sağa eğip Öğrencisine biraz daha yaklaştı. Dip dibe uçmaya başladılar. "Özellikle de arşivde olanları izlemek, bütün yorgunluğu söküp attı kanatlarımdan."

Gözleri önce yeşile sonra sarıya hücum eden genç adam, kanatları bile tökezleyecek kadar afalladı.

"Beni fazla küçümsüyorsun genç adam. Şimdi eğitim alanına gitmeden önce biraz konuşalım seninle, aklın karışmış bir halde güçlü bir Gama ile dövüşmeni istemem."

"Sen, beni mi izledin?"

"Beni takip et, Eran," diyerek ani bir manevrayla yeşil çimenlere yöneldi, usulca yere kondu. Çok geçmeden şaşkınlık ve öfkenin harmanlandığı suretle kendine bakan Eran'da yanına kondu.

Etrafa bakındı Gar'hun, kimsenin olmadığına emin olunca açtı ağzını, çattı kaşlarını. "Son zamanlarda bana karşı dürüst değilsin Eran. Yalanlar söylüyorsun, kılıç savurur gibi kelimelerle oynuyorsun. Neler olup bittiğini öğrenmek için dün de ben sana yalan söyledim. Gördüğün gibi hasta bir halim yok," yüzü gözü her zamankinden daha canlı bir renge bürünmüştü Gar'hun'un. Gri kanatlı adam gayet dinçti, hatta Eran'a kanat döktürtecek kadar iyi durumdaydı.

Eran konuşmaya karşılık vermek yerine çatık kaşlarının altında pörtleten mavili yeşilli bakışları ile cevap veriyordu Gar'hun'a.

"Çok dikkatsizsin Eran! Dün olan hiçbir şeyi fark edemedin mi? Arşive gitmeden önce o Gama ile kavganızı Komutan Desan nasıl duyup da geldi sanıyorsun?"

"Sen!" dedi Eran, zihnindeki çarkların arasına sıkışan taştan kurtulmuşçasına haykırarak, "Görünmez olup bütün gün beni mi takip ettin Gar'hun!"

"Gözünün önünde duranı görmek zordur Eran," diyerek sırıttı. Ellerini havada birleştirip bir kere daha tam karşısında ışığın bedeninden akıp gitmesine müsaade edip tamamen görünmez oldu Gar'hun.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Where stories live. Discover now