"Birden ortalıktan kayboldun. Seninle uyuyacağım için heyecanlanmıştım oysaki."

Xiao Zhan önce sinirden kolunu sıkıca tutan Yibo'ya, sonra da karşısındaki çocuğa baktı. Yibo gözlerini dikmiş çocuğu izliyordu.

"Ahh, B-ben üzgünüm dostum." Xiao Zhan ortamı germemek için tereddüt ederek konuştu. "Daha sonra telafi ederiz.."

"Öyleyse evime geleceğine söz ver."

"Şey..evine mi...?"

Xiao Zhan'ın ürperdiğini hissettiğinde Yibo dayanamayıp sakince lafa atladı. "Öyle bir şey olmayacak..." güzelce sırıttı. "...ama istersen sen bizim evimize gelebilirsin."

Çocuk büyümüş gözlerini Yibo'ya çevirdi. "Eviniz..?"

"Evet evimiz. Ben Xiao Zhan ile birlikte onun odasında uyurum. Sen de rahar rahat benim odamda uyursun. Nasıl plan ama?"

"Siz ikiniz..."

"Evet biz ikimiz, dün gece olduğu gibi birlikte uyumaya alışkınız."

Çocuk kafasını kaşıyarak Xiao Zhan'a döndü tekrar. Sanki sadece onunla muhatap olmak istiyor gibiydi ve Yibo'yu görmezden geldi. "Birlikte yaşadığınızı bilmiyordum."

Yibo bu hareketine sinirlenip Xiao Zhan'ı daha da yakınına çekti. "Artık biliyorsun." tekrar ikisi göz göze geldiğinde buz kesilmişlerdi.

Xiao Zhan Yibo'ya güzelce gülümsedi ve durması için elini sıktı. Yibo gözlerini kaçırıp bakışlarını yere çevirmişti.

"Yibo ile küçük bir tartışmamız olduğu için seninle kalmak istemiştim. Üzgünüm."

"Ahh, anladım. B-ben yakın olduğunuzu bilmiyordum. "

"Biz.." dedi Xiao Zhan, sonra da onay almak ister gibi Yibo'ya baktı. "Biz çok yakınız."

Hemen sonra Yibo'da kafasını salladı. Artık ikisi de yakın oldukları konusunda emindi. İstemsizce birbirlerine bakıp gülümsediler. Bunu fark etmeleri çok uzun zaman almıştı. Xiao Zhan sonunda gözlerini kaçırdı ve Yibo Xiao Zhan'ın yüzünün kızardığını rahatlıkla görebiliyordu.

****

Xiao Zhan gün boyu yaptığı gibi eve dönerken de Yibo'nun yanından bir saniye bile ayrılmadı. Kampa gelirken büyük bir kavgadan çıkmışlardı ve Xiao Zhan yol boyunca tanımadığı insanlarla birlikte olmak zorunda kaldığı için çok sıkılmıştı. Bu sefer gerçekten onu rahat bırakmaya niyeti yoktu. Bunu düşündükçe Yibo'nun koluna daha da sıkı sarıldı, kafasını omzuna yaslamıştı. Açıkçası kampa gelmek istemesinin tek nedeni Yibo ile güzel vakit geçirmekti. Tüm gece konuştukları için uykusuz kaldığı gecenin acısını şimdi evlerine dönerken Yibo'nun omzunda uyuyarak çıkarabilirdi. Kafasına rahat bir yer bulup gözlerini kapattığında Yibo da kendi kafasını cama yaslayıp gözlerini kapatmıştı çoktan. Arabadaki herkes yorgun düştüğü için sessizdi. Işıklar kapalıydı ve görebilecekleri tek şey aralıklarla yerleştirilmiş sokak lambalarının aydınlattığı yoldu.

Xiao Zhan nazik bir ses tonuyla seslendi. "Yibo."

Yibo yavaşça gözlerini açtığında Xiao Zhan'ın ona baktığını fark etmişti. "Uyu artık, çok yoruldun."

"Uyuyacağım ama önce rahatsız olduğum bir şeyi söylemek istiyorum."

Yibo cama yasladığı kafasını kaldırdı telaşla. "Nedir?"

"İstediğim zaman kendimi ne kadar iyi savunabileceğimin farkındasın değil mi?"

"Evet, farkındayım."

Black or White [Yizhan] ✅Where stories live. Discover now