ASİ-4

8.7K 411 25
                                    

Alkan Barış ile konuşmalarından sonra hemen İstanbul'a gidebilmek için bilet bakmış ve hemen bavulunu hazırlamaya başlamıştı. Şimdi ise İstanbul'daydı. Burayı ne kadar özlediğini fark edip dumanlı havayı içine çekti.

"İsine, dumanına rağmen özlemişim be!" dedi kendi kendine. Yaz geliyordu ama hala soğuktu İstanbul. Birçok evde hala çocukluğunun simgesi olan sobaların kullanıldığına emindi.

Valizinin sapını daha sıkı tutup, diğer eli ile gelen taksiyi durdurmak için bir el hareketi yaptı. Duran taksinin arka koltuğuna yerleşti ve tıkanan yola baktı. Sıkıntıyla bir iç geçirdi. Gelir gelmez trafiğe yakalanmıştı ama bu onu yıldıramazdı. Telefonuyla uğraşırken ekrandaki fotoğraf ona aile özlemini bir kez daha hatırlattı. Onlara ufak tefek de olsa birkaç hediye alıp gönüllerini almalıydı.

Trafikten sıkılıp Eminönü taraflarında taksiden indi. Karşıya vapur ile geçecekti. Ara sokaklardan geçerek iskeleye geldi ve vapura bindi. İşte bu harika!' diye geçirdi içinden. Denizdeki dalgaların, martıların sesi eşliğinde yolculuk yapmak harikaydı.

Vapurdan indiğinde tekrar taksiye bindi ve atölyeye yakın olan alışveriş merkezine gitti. Gördüğü ilk kuyumcuya girerek kardeşine güzel bir set aldı. Babasına güzel bir çift kol düğmesi alırken Barış'a da şık bir saat almıştı. Beğeneceklerine emindi.

Bu sırada Elis ve Barış iş başvurularına bakıyorlardı. En kısa sürede yeni birini bulmalı ve işleri daha da hızlandırmalılardı. Kapının aniden açılmasıyla Elis sinirle başını kaldırdı. Kim kapıyı vurmadan içeri girmeye cesaret edebilirdi ki?

Gördüğü kişiyle kendine hakim olamayarak yerinden fırladı ve "Abiiciim!" diye cırladı. Barış, Elis'in tiz sesiyle dosyalardan ayrılıp sesin geldiği yöne döndü ve dondu. Ağabeyi gülümseyerek ona gelirken o hala donmuş bir şekilde onu izliyordu.

"Geldiğime sevinmedin mi? Halbuki en çok senin sitemlerin yüzünden dönmüştüm. Bezdirmiştin!" diyerek küçük bir kahkaha attı Alkan ve kardeşinin donuk ifadesini umursamayarak ona sıkıca sarıldı. Ağabeyinin sıcaklığını hisseden Barış, daha sıkı bir şekilde ona sarıldı.

"Sevinmek ne kelime hayırsız! Kalbime iniyordu!" dedi.

"Gençsin genç! Ne kalbi?" diyerek güldü Alkan.

"Otuz yaşında bir adam hiç de genç sayılmıyor abi bilesin. Kocadım bunun peşinde. Kurudum!" diyerek çift kişilik koltuğun bir tarafına oturdu. Diğer yanına da ağabeyinin oturması için iki kez vurdu.

"Kız cadı hala kendi işini göremiyor musun sen?" dedi Alkan. Elis'in hemen boynu büküldü. Kocaman kız olmuştu artık. O da kendi işini kendi halletmeliydi ama olmuyordu işte.

"Gel boynu bükük cadı gel!" diyerek ona elini uzattı Alkan ve dizine oturttu kardeşini aynı küçükken yaptığı gibi...

"Cadı deme bana!" diyerek çocukken yaptığı gibi omuz silkti Elis ve ağabeyinin göğsüne başını koydu.

Kardeşinin başının üstüne minik bir öpücük kondurup, Barış' a döndü ve onu da kolunun altına aldı. İkisine de sıkıca sarıldığında ondan mutlusu yoktu. İşte şimdi gerçek huzuru bulmuştu.

"Özlemişim sizi koca bebekler!" diyerek güldü.

"Asıl koca bebek sensin!" diyerek ağabeyinin göğsüne hafifçe vurdu Elis.

"Uğraşmayın benimle. Kaçarım!" dedi Alkan. Elis ve Barış hemen kafalarını kaldırdılar. "Şimdilik buradayım. Bunu sonraya bırakalım." diyerek ikisine de şirince gülümsedi Alkan.

O an hepsi hayatlarındaki bütün olumsuzlukları bir kenara atmış, birbirlerine odaklanmışlardı. Beraber geçirdikleri bu az zamanlarda olumsuz şeyler düşünmek hiç birinin istediği bir şey değildi. Bu yüzden anı yaşamaya karar verdiler ve birbirlerine daha sıkı sarıldılar.

ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin