two

1.6K 160 70
                                    

Ellerini dizlerinin üzerine yerleştirerek hafif aşağı doğru eğildi. Koştuğu için saçları dağılmış, soluk soluğa kalmıştı. Nefes alış verişini düzenledikten sonra sırtından düşmek üzere olan gitarını tutarak doğruldu. "Selam ben Finn, Finn Wolfhard." Elini uzattığında şaşkınlığımı üzerimden atmak adına boğazımı temizledim. "Millie Brown." Ne kadar dilimi yutacak kadar heyecanlanmış olsam da titrememi bastırarak elini sıktım. Eli benim elimin aksine oldukça sıcaktı.

"Sonunda, seni bulduğuma sevindim," dediğinde ne demeye çalıştığını anlamayarak boş boş suratına baktım. Yüzümdeki ifadeye karşı sağ elini kıvırcık saçlarına götürdü. Kesinlikle ben de elimi onun saçlarına götürmek istiyordum. O kadar yumuşak görünüyorlardı ki.

"Charlie video oyununu bizim evde unutmuş da." Elinde tuttuğu video oyununu uzattı. "Nick sana vermemi söyledi," diyerek devam ettiğinde kaşlarımı yukarı kaldırdım. "Ben de ilk başta bu tepkiyi vermiştim," dedi gülümseyerek. Kendi kendime söylendikten sonra cevap vermediğimi fark ederek, "Sağ ol, uzun zamandır bunu arıyordum" dedim. Cümlemin sonuna doğru sesim kısılmıştı.

"Demek video oyunu oynuyorsun," dediğinde onu düzelttim. "Video oyunları oynuyorum." Gözlerimi elimdeki oyundan ayırarak ona yönlendirdiğimde yüzündeki şaşkınlığı ne kadar gizlemeye çalışsa da başaramadı. Yüzümü dikkatlice incelerken, "Seni daha önce görmüş müydüm?" diye sorduğunda konudan uzak sorusu bir an benim de şaşırmama neden oldu. Gergince gülümsedim. "Aynı okulda okuyoruz."

"Hadi Finn!" Arkadan gelen Jack'in sesiyle başını çıkış kapısına çevirerek bir dakika işareti yaptı. "Emir büyük yerden sonra görüşürüz." Gülümsediğinde hızlanan kalbimi aldırmamaya çalışarak başımı salladım. "Görüşürüz." Geri geri adımladıktan sonra arkasını dönerek koşar adım Calpurnia'ya yetişti.

Elimi kalbimin üzerine yerleştirdim. Finn'in beni aramasına mı şaşırsam, yoksa üç yıldır aynı okulda olmamıza rağmen Charlie'nin oyunumu onların evinde unutması sonucu tanışmamıza mı şaşırsam bilememişti. Bir de bunun yanında beni daha önce görüp görmediğini sorması vardı. Aptal Wolfhard.

Kantine girdikten sonra bizimkilerin yanına gittim. Önümdeki sandalyeyi çekerek oturdum ve başımı sertçe masaya yasladım. "Millie sorun ne?" Gaten elini omzuma koyarak sırtımı sıvazladığında başımı masadan kaldırıp onun omzuna yasladım. "Boş ver," dedim iç çekerek. "Finn ne dedi?" Göz ucuyla karşımda oturan Noah'ya baktım. "Ortak dersler," diyerek sorunu geçiştirdiğimde Sadie kaşlarını çattı. "Aynı sınıfta olduğunuzdan haberi yok sanıyordum?" Sesindeki şüpheci ton bedenimde hafif bir titreme etkisi yarattığında ne diyeceğimi bilemeyerek sustum. Onlara Charlie ve Nick'in arkadaş olduklarını söylememiştim. Daha doğrusu Nick'in, Finn'in abisi olduğundan bahsetmemiştim. Haliyle arada bir Wolfhardların evine gittiğimden de haberleri yoktu.

"Öğrenmiştir," dedim en sonunda. "Mills'in üstüne gitmeyin tamam." Kurtarıcım Gaten konuştuğunda kollarımı boynuna doladım. "Kahramanım," diye bağırdığımda Noah gözlerini devirdi. "Kıskanıyorum ama." Kollarımı daha çok Gaten'a sararak Sadie'ye baktım. Sadie konunun kendisine geleceğini anlamış gibi gözlerini etrafta gezdirdi.

Kısa bir süre sonra kantini dolduran zil sesiyle oturduğumuz sandalyelerden kalkarak merdivenlere yöneldik. Bizimkilerle ikinci katta ayrıldıktan sonra koridorun sonuna doğru ilerledim. Coğrafya sınıfına girdiğimde Bay Kei'in sınıfa girmemiş olmasının verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım. Gözlerimi sınıfta gezdirdiğimde Sophia'nın en arka sıra, cam kenarından bana doğru el salladığını fark ettim.

Lisenin ilk günü açılış töreninde tanışmıştık Sophia'yla. Kısa turuncu saçları, neredeyse yüzünün her yerini kaplayan çilleri ve kısa boyuyla fazlasıyla şirin bir kızdı.

cantis | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin