Yıldızlar

35 6 2
                                    

Ne denilirdi *yıldızlar* hakkında, meteor ya da gezegen. Peki yakışır mıydı arkadaşlarını terk etmek ? Oldum olası kayan yıldızları sevmem çünkü dostlarını bırakıp yokluğa doğru yol alıyorlar. Yokluk nedir?


Abisinden duyduğu şeylerden sonra Lena iyice korkmaya başlamıştı. Onu endişelendiren şeylerden birisi de bunca şeyin kendi eseri olarak yaşanmasıydı. Oysa söz vermişti Deniz'e ne olursa olsun o saati kullanmayacaktı. Hem denize hem de abisine söz vermişti, ama tutamadı kedini. geceler gündüzler derken sürekli aklındaydı o saat istemsizce kullanmıştı. Fizikçi o saati Lena'ya verirken ''bu konuda sadece sana güvenebilirim Lena, bu saat ne olursa olsun kullanılmamalı'' demişti. Peki şimdi ne olacaktı? böyle bir felaket ile nasıl başedebilecekti. Evde yalnız başına fazlasıyla korkuyor, abisinin yanına gelmesini bekliyordu. 


Saatler sonra

''Tamam da nasıl olacak abi''

''Bilmiyorum Lena, bilmiyorum. Tek bildiğim böyle devam edemeyeceği!''

''Özür dilerim...''

Telefonu kapatıp kenara bıraktıktan sonra gözyaşlarını tutamadı. Aklına Deniz'in kollarındaki hali geliyor, daha da şiddetli ağlamaya başladı. Eline bir adet kağıt ve kalem alıp Deniz'in ölüm anını yazmaya başladı. İçinden tekrar edip kağıda döktü.

''Her gün buluşup yazı yazıyorduk onunla, bir gece çıkıp geldi, ağlıyordu. Sebebini sorduğumda ise beni geçiştirip duruyordu. Anlatması için çok çaba göstermeme rağmen asla bahsetmedi. Saatlerce oturup ağladıktan sonra yazı yazmak istediğini söyledi. Oysa ben uykuluyken yazı yazamazdım ki. Çok sonra öğrendim o da bunun farkındaymış ve benim susmayacağımı bildiği için böyle bir yolla anlatmak istemiş olanları bana. Yazdığımız yazıda karakterler Deniz ve Lena'ydı. O gün yazdığı yazı tam olarak buydu ''Deniz ihanet etmişti Lena'ya, Belki Lena bunların farkında olsa asla affetmezdi Deniz'i. Lena'yı kendinden çok tanımasına rağmen bu konuda napacağını kestiremiyordu Deniz. Düşünmüştü, Düşünmüştü ki işte tam olarak bu kararı vermişti. Lena'ya olanları bir şekilde anlatmak zorundaydı.'' Devamında ise gerçeklerin boyutunu anlatıyordu. eğer ben bu yazıdan vermek istediği mesajı anlasaydım, işte o zaman Arkasından ağladığım bir Deniz yerine kollarında uyuduğum bir Deniz'e sahiptim. Yazısında bir yerde geçen söz... Asla unutmadım... ''Pişmanım o güzel parlak yıldızın denizlerin ufkuna kadar kayarken ellerimden hiçbir şey gelmiyor oluşuna pişmanım. İhanetin bedeli kollarımda.''  Yazımızda Deniz'in Lena için bıraktığı satırlarda yazıyordu bu. Deniz aslında gerçekten bana bırakmıştı bu sözleri. İhanetin bedeli kollarımda derken saatten bahsediyordu. Benim o saati kullandığımı öğrenmiş ve o saatin kimseye zarar vermemesi için saati alıp intihar etmişti. Ben o saati kullanmasaydım böyle şeyler yaşanmayacaktı. Bana anlatmak istediği şeyden bahsederken kağıda gözyaşları dökülmüştü. Okurken benim gözyaşlarım da onun yazısını süslemişti. Şöyle devam etmişti yazmaya ''Evet Lena doğru duydun. Ben Fizikçiye aşığım, sana söz vermiştim biliyorum ama tutamadım kendimi duygularımı kontrol edemedim diye ağlayarak Lena'ya sarılmıştı Deniz. Lena Deniz'in kollarından sıyrılıp çatık kaşlarıyla baktı Deniz'in gözlerine. Sana tek bir soru soracağım Deniz senin için vazgeçtiğim sevgim bu ihanetine boyun eğecek mi? Deniz bu soru karşısında hiçbir şey demeden dolu gözlerle Lena'ya bakıyordu. Haklıydı Lena benim istemediğim için çok sevdiği aşkından vazgeçmişti belki unutmuş belki de kalbine gömmüştü diye düşünüp daha çok gözyaşı döktü Deniz.''  Eğer bu yazıda gerçekleri yansıttığını bilseydim asla böyle olmayacağını söylerdim çünkü ben o istedi diye değil bana gerçekleri anlattığı için vazgeçmiştim sevgimden. O adam benimle oynuyormuş meğer. İyi ki anlatmıştı Deniz'im bana erkenden kurtulmuştum. Peki ya onun sevdiği adam, kendimden çok sevdiğim abim, ben ona vazgeç der miydim? İhanet ettin der miydim? Asla demezdim çünkü ikisine de kendimden çok güveniyorum. Yazıyı yazdıktan sonra evine gitmek istemişti, onu sokağa kadar bıraktım ve eve dönerken ince bir çığlık sesi kulaklarımı tırmalamıştı. geriye döndüğümde yerde uzanıyordu. her yeri kan içindeydi mavi bluzu koyulaşmıştı. kollarıma aldım onu bir süre konuşmaya çalıştım. Başlarda cevap veriyordu fakat sonradan sustu ve... Deniz'in intiharından sonra saati bulmuştum ve Deniz geri gelmeyi hakkediyordu. Verdiğim tüm sözleri unutup o saati kurdum. Fizikçi saati bana emanet ederken asla kullanılmamalı saatler geriye akmaya başlayacak tüm her şey geriye doğru yaşanmaya başlayacak, bir süre sonra saat duracak ve zaman asla hareket etmeyecek. Zaman geriye akarken bu saat kaybolursa hiçbir şey asla düzelmeyecek demişti. Ben günlerce uyumadan acaba bu saat Deniz'i geri getirir mi diye düşünmüştüm. Bir yerden sonra karar verip bu hatayı yapmıştım. Abimin söylediği üzere zaman dengesi bozulmuştu, bu saatin bunlarca şeye sebep olacağını bilmiyormuş. Saati kurduğum için bana olan tüm güvenini sarsmıştım. Ona ağlayarak sadece Deniz'i istemiştim dediğimde telefonu suratıma kapatmıştı. çok korkuyordum o anlarda ve daha sonra tekrar arayıp çözümü bulacağım o saati asla kaybetme demişti. Benim yüksek şansım sayesinde saatlerin ilk geriye akışını fark ettiğim gece evime hırsız girip saati almıştı, başka hiçbir kayıp yoktu ama saat gitmişti. Fizikçi bunu hala bilmiyor. Bugün beni aradığında saati geriye doğru tekrar kurmamı söylemişti. fakat bilmediği şey saatin olmayışı idi çok korkuyorum. Deniz lütfen geri gel!''

Yazısını bitirip saate bakmıştı havanın karanlık olmasına rağmen saat 09:12 idi. Fizikçi 2 gün sonra geleceğini söylemişti. Paketinden bir sigara daha çıkarıp kırıp tine saksıya koydu. Tam arkasını dönerken bir şey farketti saksıdaki kamkatının yaprakları yemyeşildi fakat hepsi dökülmüş yerdeydi, verdiği meyveler ağacın dalında çürümüş bir şekilde duruyorken birkaçı yere dökülmüş ve sapasağlam duruyordu. Ağacın dalından bir meyve koparıp saksının olduğu masaya bıraktı çürümüş meyve elini kirlettiği için yıkamak üzere banyoya yöneldi. Ellerini yıkarken aynada dehşete kapılmış yüzüne rastladı. ''Neler oluyordu Yeşil yapraklar neden dökülmüş çürük meyveler neden dalda'' diye sordu kendi kendine ve yine kendisi cevapladı ''Teşekkürler saat'' şimdi aklında tek bir soru vardı meyveler daldan düştüğünde mi olgunlaşıyordu? Bu tezini kesinleştirmeden Fizikçiyi aramak istemedi hem hava fazlasıyla karanlık olduğunu düşündüğü için rahatsız etmek istemedi.


Saatler sonra

Koltuğun üzerine bir pike koyup mutfağa bir kahve yapmaya yöneldi. Kahvesini yapıp Deniz'in hediye ettiği kulplu bardağa doldurup koltuğa yöneldi. Hava serindi ellerini ısıtmak üzere bardağını elleriyle iyice kavradı ve elini aniden geri çekti bardak çok soğuktu. bardağı ağzına yaklaştırıp bir yudum aldı ve dilini yaktı. Kahve bardağı ısıtmak yerine soğutmuş fakat içerken ağzını yakmıştı. Korkudan elleri titremeye başlamış kahveyi üzerine döktü. Panikle sıçrayıp yanmadığını fark edince ne yapacağını bilemeyip ağlamaya başlamıştı. ''Zamanın dengesi daha ne kadar karışabilecek?'' diye bir soru yöneltti boş salona. Pencereyi izlerken bir anda kapı çaldı ve ürktü. Kapıyı açmak istemiyor, korkuyordu. İstemeyerek ayağa kalkıp kapıya yöneldi ve kapının deliğinden bakıp, geriye çekilip açtı ve hızlıca sarıldı. 

''Seni çok özledim. Çok ihtiyacım vardı, İyi ki geldin''

''Korkma Artık Burdayım''

''Hoşgeldin'' Deyip sarılmayı bırakmadan kapıyı kapattı.

***










You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 02, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Beyaz KentWhere stories live. Discover now