Bölüm 3 : Geçmişten Kısa Bir Kesit..

Start from the beginning
                                    

"Abi sizi bek-" Kapıda beliren Selin'in sesi ile Selim hızla benden ayrılırken Selin kocaman olmuş gözleriyle bize bakıyordu. Alev topuna dönen yüzüm ve koyacak yer bulamadığım ellerimi saklamak için başımı öne doğru eğerek gelinliğimin eteğiyle oynamaya başladım. Yüzüne bakamasam da güldüğünü tahmin edebiliyordum. Rezil olmuştuk!

"Neden kapıyı çalmıyorsun Selin! Pat diye dalıyorsun odaya!" Selim'in gür sesi odada yankılanırken bakışlarımı Selin'e yönelttiğim de üzülmek yerine gülmemek için dudaklarını kemirdiğini gördüm.

"Abi ben çok özür dilerim. Nikah memurunun geldiğini haber vermek için gelmiştim ama müsait değilmişsiniz."

"Selinnn!" Selim'in uyarıcı tonda adını zikretmesiyle Selin yavaş adımlarla bizim yanımıza gelerek Selim'in yanağına uzun bir öpücük kondurup sevimli haliyle söze girdi.

"Tamam abi ya tamam. Kızma hemen. Nerden bilebilirdim ki?" Ardından bana dönerken suçlu bir çocuk edasında dudaklarını büzerek konuşmaya başladı.

"Benim güzeller güzeli yengem.. Seni de utandırmak istememiştim gerçekten özür dilerim."

Söylediklerine tebessümle karşılık vererek "Sorun değil canım. Bizde geliyorduk zaten dimi Selim?" Dedim ve imalı bakışlarımı Selim'e yönelttim.

"Evet! Hadi Selin sen aşağıya in bizde geliyoruz."

"Tamam abicim."

Selin Selim'in söylediklerini onaylarken benim de yanağıma öpücük kondurup odadan ayrıldı. Sahte kızgınlıkla Selim'in omuzuna vururken oda şaşkın bakışlarıyla beni izliyordu.

"Bana niye vuruyorsun güzelim. Kapıyı çalmadan giren o ama yumruğu yiyen ben! Oldu mu şimdi bu?"

"Hep senin fırsatçılığın yüzünden. Bir de üste çıkıyorsun! Ayıp ama!"

"Peki karıcım. Sen öyle diyorsan öyledir." Derken dudakları alayla iki yana kıvrılmıştı. Bu adama nasıl kızabilirdim ki? Sevilmekten başka birşeyi haketmiyordu. Bende aynı şekilde karşılık verirken yanağından makas aldım.

"Aferin kocacım."

Muzip bakışları tekrar üzerimde dolaşmaya başladığında dudaklarımı şıklatarak aynanın karşısına geçtim. Aynadaki siluetime bakarken tebessümüm solarak yerini hüzüne bırakmıştı. Beyazlar içinde Selim'in karısı olmak için özenle hazırlanmıştım. Bakışlarım gelinliğimin üzerine Selim'in bağladığı kırmızı kuşağa kaydığında dudaklarımı kanatırcasına ısırdım. Kırmızı kuşak bekaretin simgesiydi ve ben bunu haketmiyordum! Çünkü küçük yaşta namusum elimden alınmıştı. Kirlenmiştim ben! Yaşadığım travmayı aradan seneler de geçse atlatamamıştım. Selim'in her dokunuşun da ona söylemediğim için kahroluyordum. Nasıl yok sayalabilirdim ki zaten? Alnıma çalınan kara lekemdi..

Kız çocuklarına bu düşünce ebeveynleri tarafından doğduğu andan itibaren aşılanıyor ve hayat çizelgesi bu doğrultuda oluşturuluyordu. Gerek gittiği mekanlar, gerekse arkadaş çevresine özen gösteriliyordu. Namus, bir kızın en büyük mirası, koruması gereken en önemli hazinesiydi. Ama ben koruyamamıştım ve Selim'e de bu konuyla ilgili en ufak bir şey söyleyememiştim. Ona ihanet ettiğimi düşünmesini istemiyordum. Ama bundan kaçışımın olmadığını biliyordum! Ben cesaret edip söylememiş olsam da bu gece öğrenecekti hemde en acı şekilde..

Aklıma hücum eden kötü senaryolar nefesimi darlamaya başlamıştı. Ya beni istemezse? Ya beni bırakıp giderse? Söyleyip söylememek arasında yıllarca sıkışıp kalmıştım ama sonucu hep aynı olmuştu. Ne yaparsam yapayım bir türlü o iki kelime dudaklarımdan dökülmemişti. Belki bencillikti ama onu kaybetmek düşüncesi bile aklımı kaçırmama sebep oluyordu. Ona bunu yapmaya hakkım yoktu belki ama Selim'den başka kimsem de yoktu..

MİNİK MUCİZEMWhere stories live. Discover now