Maladaptive daydreaming günlükleri bölüm 2

62 11 7
                                    

Başarısız olacağını biliyordum. Senin ölmeni isterdim. Ya da boş versene istesem seni ben kendi ellerimle öldürürüm. Çok merak ediyorum nasıl yaşayabiliyorsun bu şekilde; güçsüz ve beceriksiz. Keşke hiç var olmasaydım.

•••

Merhaba internet dünyası! Maladaptive daydreaming günlüklerine hoşgeldiniz ben Melodi. Acıyı sever misin? Stresi, öfkeyi, korkuyu... "Hayır" dediğinizi duyar gibiyim. Ben bilmiyorum, sanırım bazen kendim ile savaş içersinde olmayı seviyorum. Asıl bana hayatı öğreten benim kendim ile olan iç savaşım diyebilirim. Önce herkesin iç ses olarak adlandırdığı konuşmalarla başladı herşey. Daha beşinci veya altıncı sınıf olmam lazım o zamanlar. Tam da resim, müzik, yazma konusunda olan yeteneklerimi keşfettiğim ve bilim ile sanata merak salmaya başladığım dönemlerdi o zamanlar. Ama aynı zamanda çok lanet bir problemim vardı. Stres, sınav stersi. Öfkemi de kontrol edemiyordum. sinirlendiğimde ne bulduysam etrafa fırlatıp bağırırdım. Her zaman değil ama çok ama sinirlendiğimde sürekli bu tarz krizler geçiririm.
Ayrıca biraz depresif bir insanım nedense. çok üzüldüğüm zaman en az birkaç gün depresyon içerisinde oluyorum. Duygusal anlamda biraz güçsüz biriyim maalesef. Uzaktan bakan biri içinse çok iyi kalpli ama bir o kadar da duygusuz ve aksi biri gibi görünüyorum. Eski bir arkadaşım benim hiç ağladığımı görmediğini söylemişti. Ama bu biraz kötü çünkü hem içine kapanık hem de her şeyi içine atan biriyim ve bunu aşamıyorum. Bir konuda yardıma ihtiyacım varsa yardım istemem, isteyemem. Durum ciddileşene kadar en azından. (Ama şimdi döküyorum işte içimi.)

Bütün bu sorunlarının bir kaynağı vardı. Eleştiri kaldıramamamın sebebi kafamda sürekli beni eleştirip duran bir sesin olmasıydı.

Öyle bir ana denk gelmiştim ki sürekli bir şeyler düşünüyor ve planlıyordum. Bir süre pek uyuyamamıştım. Başımı yastığa koyduğum zaman ya okul ve derslerim için olan stresim yüzünden kıvranıyorum ya da bütün geleceğimi bir anda planlamış oluyorum. Hâlâ pek uyuyamıyorum okul ile ilgili ve ailem ilgili kabuslarım yüzünden. Nedenini hiç ama hiç anlayamıyorum. Şükürler olsun ki benim ailem çok iyi hepimiz sağlıklı, mutlu ve huzurluyuz. Ne fakiriz ne zenginiz. Daha ne olsun. Sorun sadece bende. O ses ben büyüdükçe arttı. Benim bütün negatif duygularım sayesinde vücut buldu. O artık kendi başına bir kişilikti. Onun ismi Mady Heartbeat. (Zamanında bana korku hikayesi yazdıran kişi. Tabi ama sonra devam etmedim. Şu anda o hikaye bana çok berbat geliyor, yazın yeni bir tane yazarım belki.)
8. Sınıfa geçtiğimde öğrenmiştim tam anlamıyla onun hikayesini. Öğrenmemle birlikte bütün hayatım değişti.(yazdığım korku hikayesi onunla ilgiliydi. Onun hayat hikayesiyle ilgiliydi ve ben hikayede onu bir katil olarak tanıtmıştım.)

•••

Ben sadece aynaya bakıyordum. Yine bana hakaretler yağdırıp ne kadar iğrenç olduğumu söylemesini bekliyordum. Ama ilk defa kendimi görmüştüm aynada. Evet o bendim yani bana benziyordu. Birden aynadaki ben elindeki makasla bileklerini ve saçlarını kesmeye başladı. Sonra saçlarının uçlarını yanında getirdiği pembe boyayla boyadı. O günden sonra çok acil bir şey olmadığı sürece aynaya bakamadım.

•••

Evet o Mady Heartbeat idi.(Bu hikayesinin sadece bir kısmı.) Bütün bunlar benim eserim. Ben kendimden nefret ettiğim için o vardı. Onu ben yaratmıştım. O benim gibiydi sevgiye muhtaç. Yardıma ihtiyacı olduğu halde sesini çıkaramayan... Ama o kötü biri değil. Bana ne kadar kötü davrandığını biliyorum. Aslında bu onun sınama şekli. O hep acının insanı güçlendirdiğini söyler. O beni hayata hazırlamak için uğraşıyordu artık bunu biliyorum. O sadece bana birtakım şeyleri anlatmaya çalışıyordu. Şimdi ise biz onunla çok iyi arkadaşız. Arada kedi köpek gibi kavga etsek de.

Yine bir bölümün daha sonuna geldik işe bak. Hoşçakalın atmosfer dışında çilek yerken muz tadı alanlar.

Project. Pandorapolis Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin