B:1

15 4 13
                                    

ÖLÜM...

  Ne de olsa cansız bedenlerin ölü ruhlarıydık hepimiz. Bedeni canlı yapan ruhtur. Eğer ruhun ölüyse bedeninin canlı olması pek de umursanmazdı. Ölümü aslında iki çeşit olarak görüyordum . Birincisi ; beden ve ruh ölümünün olması yani ben buna tam ölüm diyordum. Diğeri ise ; sadece ruhun ölmesi buna da kısmi ölüm diyordum. Ölürsün ve kurtulursun. Ne bedenin ne de ruhun artık hayatta değildir. Ama sadece ruhen ölürsen bedenin hala seninledir. İnanın ki bu kısmi ölüm olarak adlandırdığımız ölüm çok daha farklı bir boyuttur. Giriş kısmında fazla mı karamsar oldum sanki. Benimle beraber olacaksanız buna biraz alışmanız gerekecek.

Nerde kalmıştım ? Ha, evet hatırladım. 01.04.2000 doğumlu bir kızdım e haliyle 2000'li yılların da tüm lanetini almıştım. Bir de bu yetmezmiş gibi 1 Nisan'da doğmuştum. O gün bu gündür bir şekilde yaşamaya çalışıyordum.

  Elimdeki müzik çalardan kulağa hoş gelen bir şarkı açtım ve müzik çalara bağladığım kulaklıklarımı kulağıma geçirerek gökyüzünü izlemeye başladım. Aslında şu an uyuyor olmam lazımdı . Ama bir kaç saat önce gelen haberle hemen yola çıkmamız gerekti. Ani bir kalp krizi geçirdiği için dedemi kaybetmiştik. Dedemi çok severdim . Her kızın çocukluk kahramanı babası olurdu ama benimki dedemdi. Daha nasıl anlatabilirdim ki. Şu an kelimelerin kifayetsiz kalarak anıların konuştuğu bir andaydım. Dedem eski bir arkeologtu. Onunla küçükken çalıştığı kazılara gitmek için her şeyimi verirdim. Şu anda olsa yine verirdim.

  Ne kadar da kolaydı değil mi ? Alt tarafı , dört harf birde dört hece. Üstelik telafuzu çokta kolaydı. Ama yarattığı etki telafuzunun aksine bir o kadar zor ve fazlaydı. İnsan başta çok afallıyor, idrak edemiyordu. Daha saatler önceside görüntülü konuştuğu dedesini şimdi kaybetmişti. Gerçekten de çok garip bir durumdu. Tanımadığın biri olsa gram üzülmüyor, allah rahmet eylesin deyip geçiyorduk. Ama ölen tanıdığın hem de çok sevdiğin biri olunca durum o kadar farklı bir boyutta oluyordu . Halbuki dedemi tanımayan biri de öldüğünü öğrendiğinde bir başsağlığı dileyip , kaldığı yerden hiçbir şey olmamış gibi devam edecekti. Biz insanoğlu böyleydik işte.

  O kadar dalmışım ki uçağın inişe  geçtiğini,hostesin birkaç kez dürtmesiyle anlamıştım. Dedemlerin yaşadığı yere gelmiştik. Ölmeden önce yaşadığı... Yani İzmir'e .Uçak nihayetinde yere iniş yaptığında yukarıda duran çantamı almak için ayağa kalktım. Elimi çantamı bulmak için üst taraflarda gezdirmeye başladım. Çantanın elime değdiğini hissettiğim an kendime çektim ve elime alarak uçaktan indim. Annemler aşağıda beni bekliyorlardı. Daha önce buraya sık sık gelip gittiğimiz için pek de yabancılık çekmiyorduk. Babam havalanından çıkınca eliyle bir taksiyi durdurarak binmemizi söyledi. Bavulları bagaja attıktan sonra taksiye bindik.

2 Saat Sonra
Nihayetinde babaanneme geldiğimizde vakit kaybetmeden,taksiden çantamı alarak eve girmiştim. Buraya geldiğim zamanlarda kalacak bir odam olurdu hazırda. Yerini ezbere bildiğim odaya girerek hemen eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Ne de olsa uzunca bir süre burada kalabilirdik . Belki babannemi yanımızda götürürdük ya da biz buraya taşınırdık . Şu an hiçbir şey belli değildi. Tabi cenaze saati dışında. Saat 12.00'a yaklaşırken bende eşyaları yerleştirmeyi bitirmiştim. Annemlerin ne yaptığına bakmak için aşağı inmiştim ama kimse yoktu ortalıkta. Neredeydiler acaba ? Belki bahçedelerdir umuduyla bahçeye çıktım . Ama burada da kimse yoktu. Etrafa baya uzun bir süre baktığımda arkamı dönmek için gidiyordum ki gözüme ilişen şeyle durdum. Bu bir tahta kapağa benziyordu. Görülmesi gerçekten epeyce zordu. O kadar ustaca kamuflaj edilmişti ki benim görmem bile şu an büyük bir mucizeydi. Kaç senedir buraya geliyordum ama bu kapağı ilk defa şimdi gördüm.Kapağın yanına yaklaştığımda incelemeye başladım. Pek yeni yapılmışa da benzemiyordu. En az 14 senesi vardı bu tahtanın. Yere oturur pozisyonda çömeldiğimde elimle üstünü yoklamaya başladım. Belki bir tutma yeri olabilirdi. İçinde bir tünel , çukur belki hiçbiri değil  sadece süs de olabilirdi. Ama içimden bi ses bunun bir süs olmadığını söylüyordu.  Açıkçası hislerime çok güvenirdim. Nihayet tutmak için bir yer bulduğumda, ne tarafa doğru açılacağını düşünürken, aniden dengemi kaybedince elimi refleks olarak tahta kapağa bastırmıştım.   Bastırmamla da kapağın içe doğru açılması bir olmuştu. Tesadüfe bak sen . Ayağa kalkıp üstümü sirkeledim. Girip , girmeme konusunda kararsızdım. Aman sanki ne olacaktı depo gibi bir yerde olabilir fazla umutlanmamam gerekiyor. Ama garip bir şekilde avuç içlerim terlemiş ve heyecanlanmıştım. Ne kaybedecektim ki? Aşağı doğru uzanan merdivenlerden yavaşça aşağı doğru inmeye başladım . Bir kaç basamak sonunda , tahta kapağın otomatik bir şekilde kapanmasıyla içimi de büyük bir korku sarmıştı. Aşağıya indiğim tahta merdivenlerden yukarıya doğru  çıktığımda kapağı açmaya çalıştım. Ama bir türlü gücüm yetmemiş ya da kapak sıkışmıştı. Dışardan nasıl açılacağını öğrenmiştim şans eseri ama burda şans eseri bulma gibi bir durumun olma ihtimali benim bir ayıyla kafes dövüşü yapıp onu yenmem gibi bir şeydi. Belki kapağa vursam ya da yüksek sesle bağırsam birileri benim burada olduğumu anlar ve de kurtarabilirdi. Hiç sanmıyorum Asrın , bu tahta kapağı birininin görebileceğini ya da senin sesini duyabileceklerini. Tek şansım kalmıştı, aşağıda bir depo olabilirdi . Büyük ihtimalle bu tahta kapağı açan bir şey de olmalıydı aşağıda. Yoksa buradan nasıl çıkacaklardı canım? Ama kapının bir yerinde bir düğmesi de olabilirdi. Off yeter bu kadar düşünme, olan beynini de kaybedeceksin olan olacaktı Asrın.

El mecbur tahta merdivenlerin çıkardığı sesler eşliğinde aşağıya doğru yavaşça iniyordum. Yanda sensörlü lambalar vardı ve ben hareket ettikçe yanıp yanıp  sönüyorlardı. En azından ışıklandırmayı doğru dürüst yapabilmişlerdi . Uzun bir mesafenin ardından uzun ve geniş bir kapıyla karşılaşmıştım,üzerinde olan düz kilit yerinde bir anahtar vardı buda demek oluyordu ki içeride birilerinin olma olasılığı vardı ya da buraya onların dışında kimsenin gelme imkanının olmadığını düşünerekten anahtarı kilitte de bırakmış olabilirlerdi. Anahtarı yerinden çıkardıktan sonra elimde biraz inceledim. Uzun ve biraz kalın bir şeydi üzerinde belli belirsiz şeyler yazıyordu. Alt tarafı bir anahtardı neyini bu kadar inceliyorsam artık. Anahtarı kilit yerine sokup sağa sola doğru çevirdiğimde açılmadığını gördüm. Bir kaç kez daha zorlayarak sağa çevirdiğimde kapı gıcırdayarak ve de yavaşça açılmıştı. Bu kapının kesinlikle bir tamire ihtiyacı vardı hemde kesinlikle. Kapıyı ayağımla iteleyerek içeri girdim. Gördüğüm şey karışısında ağzım da hayretle açılmıştı.

" Vay anasını be! Burası da neresiydi böyle ? "

¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡¡

  Selam canlarım . Yeni bir hikaye ile karşınızdayım. Ayrıca bu hikayenin yüzde yüz tutacağına eminim. Çünkü konusu gerçekten çok hoş. Kendim için söylemiyorum ama bir başkası bu konuyla alakalı yazsa hiç vakit kaybetmem ve okurum. Tabi k de zevk meselsi... Her neyse düşüncelerinizi yazınız mutlaka ha hirde şu yazara biraz destek olursanız mutlu olurum. Takip edebilir ya da oy, yorum falan ha nedersiniz? Neyse hepinize hayırlı geceler dileyurum...

01.03

Buraya Ait Değilim !حيث تعيش القصص. اكتشف الآن