Yutkundum, gözlerimi gözlerinden çektim, masaya düşürdüm öylece. Yazılmayı bekleyen notlarıma dönmeliydim, kendime fısıldıyordum.

"Rüyalarında buluşuyorsun." dedi, tek kelime edemedim, gözlerim doldu, bir damla dahi düşmesin diye kendimi delilercesine sıkıyordum. Aklımı yitirdiğim günlere dönmenin âlemi yoktu.

"Ders çalışacağım." dedim, ertesi gün okul yoktu, dersim yoktu, Bay Kim'i görmeyecektim, yapmam gerekeni yapıyor ve çalışıyordum. Ötesi yoktu. Ötesi olmamalıydı. Rüyalarımı kendime saklayabilirdim.

"Elbette." dedi, gülümsedi, alt bedeni masayı usulca terk etti. Gözlerime bakıyordu, gözlerime baktığını hissediyordum. "Üşüme, 923. Burayı iyi ısıtmıyorlar."

Neden üşümediğimi sorgulayana dek uzaklaştı fakat kokusu hâlâ beni terk etmemişti. Kaşlarımı çattım, bedenimin sıcaklığını sorguladım, başımı eğdim. Önceki gün bedenini süsleyen süveteri üzerimde görmek soluklarımı kesti, duraksadım. Hayal meyal yanıma geldiğini, uyku arasında süveterini giydirdiğini hatırladım. Hareket dahi edemiyordum.

Başımı çevirdim, olduğu yerde göremedim. Gözlerim tuvaletlerin bulunduğu kata kaydığında ışıkların açık olduğunu gördüm, hışımla kalktım, düşünmüyordum.

Bir hiddetle tuvaletin kapısını açtığımda yüzünü yıkıyordu. Başını kaldırdı. Her bir damlanın gözlerinden, kirpiklerinden, kaşlarından, saçlarından ve dudaklarından damlamasını izledim. Aynadan gözlerime baktı, ifadesindeki meydan okuyan tavır aklımı oynattırıyordu.

"Derdiniz ne?" dedim, kapıyı ardımdan kapatırken. Kaşlarını kaldırdı, gözlerime baktı. Aynadan iletişim kurmakta sorun görmüyor olacak, boynundaki havluyla yüzünü kurularken gözlerini çekmedi.

"Göreceli bir soru, biliyorsun ki. Birçok derdim var fakat paylaşmak niyetinde değilim."

Yutkundum, derince soludum, gözlerimi kapattım. Kendimi dizginlemeye çabalıyordum.

"Bu süveter, yemek teklifleriniz, söyledikleriniz, imalarınız... Derdiniz ne, Bay Kim, gerçekten."

Kaşlarını çattı, arkasına döndü, lavaboya yaslandı ve kollarını göğsünde kavuşturarak gözlerime baktı. Günlerdir sormak istediklerimi sormanın heyecanıyla, biraz korkusuyla soluyordum.

"Açık ol." dedi, yutkundum, gözlerine baktım.

"Bana yaklaşımınız romantik eğilimler taşıyor mu, sorgular oldum."

Kendimi geri çekmedim, geri çekmeyeceğimi biliyordu, gözlerini kıstı ve öylece inceledi bir süre.

"Sence," dedi, kıkırdadı. Korkutucu bir ifadeydi. "sence, ölü kız kardeşimin sevgilisiyle flört mü ediyorum, öğrencimle?"

Gözlerine baktım, nefeslerim sıklaştı, yutkundum, bulunduğu yerden ayrıldı ve birkaç adım attı, bana yaklaşması aklımı kaçırmama neden oluyordu, başımı çevirdim.

"Derdim ne, biliyor musun?" dedi, adımladı, kıpırdamadım. Gözleri alev alevdi. "Derdim her şey. Herkes. Sen. Şu gözlerin mesela. Gözlerime ve ellerime değdiği an çektiğin gözlerin. O eski asiliğine rüzgâr olduğum yegâne anlar dudaklarıma baktığın, saçlarıma değdiğin anlar, Jeon. Sen söyle, derdim ne benim? Senin derdin ne?"

Gözlerinde gezindi gözlerim, ellerinde, yutkundum, başımı çevirdim. Gözlerim dudaklarına değse, rüyalarımın da etkisiyle sevgilime bakıyormuşum hissine kapılmaktan korktum. Bakmadım. Onunla konuştuğumu hatırlatan yegâne unsura, gözlerine çıktı gözlerim. Kehribar. Alev alevdi. Kızgındı, onu hiç böyle görmemiştim. Soludu, gözlerine bakmayı kesmedim.

Rüyalarda, diyordum. Kendimce tekrarlamaktaydım. Sevgilin rüyalarda. Gözlerine baktığın o değil.

"Onunla benzeyen parçalarıma gözlerin değdiğinde aklını yitiriyorsun, asiliğin baş gösteriyor ya şu hiçbirine benzemediğini iddia ettiğin ellerime, gözlerime değdiğinde alevin sönüyor senin. Bana dert soran sen misin sahi?"

Bir adım daha attı, gerilemedim, çok istedim lakin tek adım atmadım. Acımasızlığıyla tanışacağım gündü. Yutkundum. Başımı eğdim. Bileğime tutundu eli. Elleri, elleri ve parmakları.

"Seni aldatmasına rağmen ellerinden tutmanın, onu hayata biraz daha uzun süre bağlamanın teşekkürünü ediyorum, Jeon." dedi, gözlerine bakakaldım. Kehribar alevleri aklıma zarardı, yutkundum. Sözleri. Ağır konuşuyordu.

"Sanma ki sebebi sensin." Deliriyordum fakat olması gereken buydu. Buydu. Öyle hissettirmiyordu.

Gidiyordu, kolunu tuttum, başını eğdi ve gözlerime baktı. "Emin misiniz?" dedim. Gözlerine ilk defa bu denli keskin değdi bakışlarım. Yutkundu, izledim.

"Değilim." dedi. Afalladım. Sesi yılgın geliyordu. Ruh hâlleri aklımı kurcalıyordu delicesine.

"Değilim." dedi, bir kez daha. Yakındı. Fazla yakındı, geriye yeltendim, sıkı sıkıya tuttu. Kıyamet kopsa elleri omuzlarımı bırakmazmış gibi.

Gözlerine baktım. Gözlerime baktı.

"Mağlup olamam." dedi. Saçlarını alnımda hissettim, yutkundum. "Sana mağlup olamam, küçük."

Herkes olur, sen olmaz.

rüyalardaWhere stories live. Discover now