BÖLÜM 39 ∞♦ Yaratık ♦∞

Start from the beginning
                                    

İnsan dilimi duyduğumda durdum. Elimi boğazıma götürdüğümde hafif bir şaşkınlık ve hayranlık geçiriyordum. İnsan sesimin yerine gelmesi için böyle olaylar gerekli miydi?

"Artık seni anlayabiliyorum." dedi Dryden.

"Düzeldi." dedi rahat bir nefes bırakarak Tyrone ve boğazımdaki elimi yavaşça indirdi.

Dizlerimin üzerinde Swinyer'a doğru ilerledim. Başını okşayıp gözlerine baktım ve gülümsedim.

"İyi olacaksın." diye mırıldandım.

"Sen iyi misin?" dedi Marcus. Başımı salladım.

"Kaburgasını yerine yerleştirmek lazım." dediğimde Marcus bana bakıyordu.

"Ben mi takacağım?" diye sordu.

"Ayaklarını tutacaksın." Tyrone'a döndüm. "Sende sırtını ve başını tutsan iyi olur." Yanımıza doğru geldi ve dediklerimi yaptı. Swinyer onlara doğru hırlarken başını okşadım.

"Hemen geçecek sakin ol." diyerek sinirini alçatmaya çalıştım.

"Onun acısını hissetmiştin," dedi Tyrone. Ellerimi uygun yerlere koydum ve nefesimi tutarak çıkan kaburgasını yerine yerleştirdiğimde ağzımdan acımsı bir inilti çıkmıştı. "Şimdi de hissettin."

"Onu hissediyorum." diyerek açıkladım. Swinyer resmen kükremişti. Sivri dişlerini göstererek Tyrone'a doğru hırladı.

Dediklerin için pişman olacaksın, prenses. Ama bunlar seni benden uzaklaştıramaz. Geleceği gördüm, kızım. Gelecek yazıldı. Seni gelecekten koruyorum.

Yutkunup gözlerimi kapattım. "Eğer gelecek yazılsaydı bende görmez miydim?" diye sordum.

Swinyer'ı okşamaya devam ediyordum. "Onu taşıyabilir miyiz?" diye sordu Dryden.

"Kaburgasını çok fazla hareket ettirmeyelim." diyerek cevapladım. Geri çekilip kaldırmalarını izlerken Keegan sorumu cevapladı.

Aslana dönüştüğün zaman, acı çekiyordun. O zaman gelecek kendini gösterdi. Senin görmeni bekliyordum ama içindeki aslanın bastırdığı tek şey insan dilin değildi. Geleceği görmemeni de sağlamış. Nefesini verdi ve gözlerini üzerimden çekip arkasını döndü ve kanatlarını açtı. İyi ki görmedin kızım. Ormanımdan çıkabilirsin.

Yukarıya doğru atıldı ve bana son kez bile bakmadan uçmaya başladı. Gelecek ile ilgili her ne görmüşse derin etkilediği apaçık ortadaydı. Alaric'in ölmesini istiyordu çünkü sevdiğim başka birini kaybetmezdim. Ama ben kurtulamadım ve şifası Alaric'e gitmemişti. Dryden beni ayağa kaldırırken onlara döndüm.

"Alaric nasıl?"

"En son kardeşim onu hayatta tutuyordu."

"Ölmedi değil mi?" dediğimde Marcus, Tyrone'a döndü. "Sadece ölecek gibi duruyordu." diye cevap verdi.

Üzerimdeki bataniyeyi sıkıca tutup bitkinin olduğu tarafa hızlıca koştum. Koşarken kaburgam sızlamıştı. Gözlerimi kısarak bitkinin olduğu yere baktım. Keegan bitkileri sökmemişti. Rahat bir nefes vererek bitkiyi kökünden aldım ve geri yanlarına döndüm. Bu baya bir hızlı olmuştu.

"Gidelim." dediğimde Marcus ve Dryden dostumu tutuyordu. Tyrone gözlerini benden çekmeyerek kollarını açtı ve bana doğru gelerek sarıldı. Yüzümü omzuna yasladım ve kokusu çektim.

"Seni özledim." dediğinde hafifçe gülümsedim. Ona daha çok sokuldum. "Bu arada iyi haberim var. Kardeşimle barıştım."

"Birazcık." dedi Dryden.

Thita - Yakut HançerWhere stories live. Discover now