Bozduk büyüyü;
Unuttuk her şeyi,
Mahsur bıraktık onları
Birer enkaz haline ge(tiri)len
Ruhlarımızın altında.
Duyuyor musun?
Duydukların arasından
Onu ayırabiliyor musun?
Kalabalığın bize fısıldadığı;
Makine çarklarının,
Otomobil lastiklerinin arasında dolanan;
Bilgisayar tuşlarının 'tıkladığı',
Doğanın sayıkladığı tarihi.
Unutulmuş tarihi,
Unutulmuş isimler tarihini.
Sistemli birer kazıya ihtiyacı var
Ruhlarımızın ve bilinçlerimizin;
Buradan çıkacak kalıntılar ve buluntularla,
Yeniden oluşturulan
Bir antik Yunan yapısı gibi,
Her şeyi hatırlamaya ihtiyacı var
Unutkan belleklerimizin.
Sorarım sana;
Ne anlamı var senin için?
Yağan yağmurun,
Esen rüzgarın,
Bir bacanın içine saklanmış baykuşun,
Ya da
Gizli karaltılara yuva yapmış yarasaların,
Asırlardır çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin,
Yaşlı insanların okuduğu türkülerin
Veya
Gittikçe anlamsızlaşan şu hayatımızın.
Bak!
Görüyor musun?
Gece can çekişiyor
Bir bıçak gibi bağrına saplanan
Şu beyaz ışıklardan,
Yardım isteyen
Çığlıklarını duyabiliyorum gecenin;
Sakladığı şeylerden memnun değil artık:
Cinayetler, hırsızlıklar, sahtekarlıklar,
Ayyaşlar, serseriler, fahişeler,
Caniler, tecavüzcüler.
Kendi varlığını sorguluyor gece,
Yarasa ve baykuşlardan soruyor kendini;
Yoksa,
Hatırlaması gereken bir şey mi var
Kadim belleğinde?
Ezelden ebede uzanan bir hatıra!
Oysa eskiden,
Sadece ölüleri ve sevişenleri örterdi gece.
Gündüz,
Gecenin ikiz kardeşi,
O da gösterdiği şeylerden memnun değil;
Göğe yükselen çelik ve beton yığınlar
(Babil Kulesi'ni hatırlatıyorlar bana),
Dönen lastikler üzerindeki
Metal kutular,
Her yeri kaplayan siyah dumanlar,
Çöp ve bok kokuları
(Şimdi daha iyi anlıyorum
kadersiz 'bedbahtlar'ı),
İnsan öldüren mantar bulutları,
Teknolojik ve bilimsel anlamsızlıklar.
Kör olmayı isterdi gündüz,
Kör, sağır ve dilsiz.
Tıpkı eskiden olduğu gibi,
Gecenin onu özlediği zamanki gibi.
Artık,
Gece de özlemiyordu onu.
Bir savaş vardı eskiden,
Yaşadığımız günün
Uzun gecesinde gerçekleşen.
Şimdi kimse bilmiyor,
Hatırlamıyor onu;
Yarasalar ve baykuşlar hariç,
Gecenin kör askerleri
Ve gecenin bilge liderleri.
Çünkü onlar
Gecenin şahitliğini yapıyorlar
Binlerce yıldır.
Her şeyi görüp dinliyorlar
Ve zamanı geldiğinde
Gece adına savaşıyorlar.
Ama şimdi onlar,
Anlamsızlaşan hayatımızda
"Uğursuz" sayılıyorlar.
Oysa şimdi uğursuz olanlar,
O zaman taşlara yazıldılar
Bir daha silinmemecesine.
Geceyi geceye anlattılar onlar,
Gündüzü gündüze,
Günü gününe.
Sen!
Duy beni!
Yıldızlarla geceye yazdığını evrenin
Çelik kalemlerle taşa yazdı insanoğlu
O uzun bitmez gecede,
Neredeyse
Çözülmesi imkansız bir şifreyle.
Eğer okumak istiyorsan o yazıları,
Adını bulmak istiyorsan orada;
Önce ruhundaki izleri takip et,
Evcilleştirdiğin yırtıcıların yakarışlarını dinle,
Kendini onların yerine koy
Ve içindeki vahşiyi uyandır,
O seni götürecektir
İstediğin "Deli"ye,
İstemediğin "Kötü"ye,
Bilemediğin "Bilgi"ye.
Onlar sana öğretecektir yeniden
Okuma ve yazmayı.
Şimdi!
Her şeyden önce
Unut bunları,
Dinle beni!
Ve sana anlatacağım
Bildiğim her şeyi;
Kalbimin tanıklığını,
Aklımın kuşkusunu,
Çelik kalemlerin taşa yazdığını,
Onları yazanları,
Yazdıranları.
YOU ARE READING
UNUTULMUŞ İSİMLER TARİHİ
FantasyHiç bitmedi o günün gecesi; Yüzyıllar kadar uzun sürdü, Kuşaklar geçti. Karanlık çağlar yaşanıyor artık. Güneş battı, ay doğmuyor; Yıldızlar eskisi gibi parlamıyor.