1. Bölüm

8.8K 240 9
                                    

Koşuyordum.

Nerede olduğumu anlamam biraz zaman alıyordu. Etrafımda yavaşça beliren çiçekleri, bulanık görüyordum. Saatlerdir koştuğumun farkındaydım fakat kendimi hiç yorgun hissetmiyordum. Çıplak ayaklarımın altında ezilen, henüz adını dahi bilmediğim değişik renkteki çiçekler, onlara her basışımda etrafa ayrı bir koku yayıyorlardı.

Koşuyordum fakat nereye gidiyordum böyle? Bir çok çiçeğin kokusu başımı döndürürken gözlerimi zor açıyordum. Ellerimi önüme doğru uzattım. İçimdeki dürtü, sürekli bir şeyi yakalamam gerektiğini anımsatıyordu bana. Sert bir yumruk gibi içimdeki şey devamlı bana dokunarak, hala ne olduğunu anlamadığım şeyi tutmam için beni zinde tutuyordu. İçimde bu zamana kadar hiç hissetmediğim, kocaman bir hırs hissediyordum. Sanki hırsım arttıkça, adımlarım büyüyordu. Bu sefer sanki O'nu tutabilecekmişim gibi hissediyordum.

Neydi bu? Her ne kadar onu yakalayamasamda, yakalamamı istediğini biliyordum. Sert rüzgarlar yüzüme bir tokat gibi çarpaken kızarmaya başladığımı fark ettim. Uzun dalgalı saçlarım da, rüzgarın etkisiyle sanki beni kovalıyordu.

Bir anda çiçekler yok olmaya başladı ve garip bir ses uzaklardan kulaklarıma dokunuyordu. Sesin yoğunluğu kulaklarımda arttıkça, görüntüler eskisinden dahada bulanıklaşırken, bazıları yok oluyordu. Yuvarlak bir odanın duvarlarına, aralarında hiç boşluk bırakılmadan yapıştırılmış resimler gibi, ses yoğunlaşıp deprem etkisi yaratırken, resimler yerlere dökülüyordu ve her dökülen resmin altından zifiri bir karanlık fışkırıyordu. Ses daha çok kulaklarımı tırmalarken, tüm resimler ayaklarımın altındaki karanlığa karıştı ve sanki sonsuzluğa ulaştım.

Bilincim açıldığında yastığımın altında kalan telefonun boğuk sesi, uyanmam için diretiyordu. Göz kapaklarımı yarım aralıyarak, elimi yastığın altına sokup alarmı kapattım. Sırt üstü dönüp bir süre tavanı izlerken bir yandan da rüyamı düşünüyordum. Uzun zamandır gördüğüm ancak hala anlam veremediğim bir rüyaydı. İlk başlarda beni korkutuyordu fakat artık alıştığım için pek tepki vermiyordum. Gözlerimi ovuşturarak, uyku nedeniyle bulanık gören gözlerimin biraz daha net görmesine yardımcı oldum. Derin bir iç çekerken, yataktan destek alıp ayağa kalktım. Yatağımın karşısındaki aynada bir süre kendimi inceledim. Sağ yanağımda boydan boya yastık izi çıkmıştı ve fazla uyumaktan dolayı zaten küçük olan ela gözlerim, daha da şişerek ufalmıştı. Avucumun içiyle sağ yanağımı ovarak yastık izini yok etmeye çalışırken, gözüme giren işaret parmağım uykumun açılmasına neden oldu. Neden her uyandığımda bu kadar sersem olmak zorundaydım?

Odamdan çıkıp ayaklarımı sürüyerek banyoya ilerledim. Soğuk suyu suratıma çarparken ister istemez biraz ürperdim. Yeniden odama gidip tüm kitaplarımı çantama yerleştirdikten sonra, çantamı kapının önüne bırakıp, mutfağa gidip, buzdolabının kapağını açtım. Diğer dolapların ışıklarından daha parlak olduğuna inandığım sarı ışık bir an için gözümü aldı. Bomboş dolabın içinde gözlerimi gezdirirken yiyebileceğim bir şeylerin olmasını umut ediyordum. Hiçbir şey gözüme güzel gözükmediği için dolabın kapağını kapatıp, etrafa göz attım. Masanın üzerindeki yoğurt bana göz kırpıyordu. Yaklaşık 10 dakika boyunca küçücük yoğurdu kaşıklayıp durdum.

Sekize yirmi kala ayakkabılarımı ve montumu giyip, çantamı sırtıma geçirdim. Çıkmadan önce bir kez daha yastık izinin gitmesi umuduyla yüzümü ovaladım. Apartmanın kapısını açıp dışarıyı kokladım. Soğuk havaları seviyordum. Bazı sabahlar hava soğuğun etkisiyle sanki kar yağmış gibi kokuyordu. Kesinlikle kış aylarına aşıktım.
Sitenin kapısından çıkıp her sabah bana ölüm gibi gelen yokuşu ağır adımlarla çıkıyordum. Gerçekten bir gün bu yolda ölecektim.

BENDEN GİTME!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin