“Güney iyi misin?”

“Ben iyiyim de sen yaralanmışsın kardeşim iyi misin?” diye sordu Güney telaşla arkadaşına bakarken. Kurt’ta omzundaki yarayı yeni fark etmişti.

“Sıyırmış bir şey yok iyiyim ben”

“Ben hemen ambulansı arıyorum”

“Gerek yok”

“Kardeşim nasıl yok sıyırsa da yara yaradır bir baksınlar” deyip güvenliğe döndü. “Ambulans çağırdınız mı?”

“Çağırdık Güney Bey polise de ambulansa da haber verdik”

Yiğit telaşla otopark kapısından içeri girdi. “Ne oluyor? Abi... Güney” diye mırıldandı telaşla yanlarına giderken.

“Abi yaralanmışsın”

“İyiyim sıyırdı sadece”

“Kimdi bunlar görebildiniz mi?” diye sordu Yiğit merakla.

“Hayır, bir anda oldu zaten” diye cevapladı Güney, Yiğit’in sorusunu.

Saatler sonra Hera, yalının bahçesinde oturuyordu. Hilal telaşlı bir şekilde yanına geldi. Olanları televizyonda görmüştü.

“Hera” diye mırıldandı Hilal soluk soluğa. Hera meraklı bakışlarını Hilal’e çevirirken sordu. “Kuzum iyi misin sen ne oldu?”

“Sana bir şey söyleyeceğim ama sakin olacaksın” diye sakin kalmasını sağlamaya çalışsa da Hera bu söylenen cümle karşısında daha çok meraklanmıştı.

“Bal çiçeğim ne oldu söylesene? Birine bir şey mi oldu, halama mı bir şey oldu?” diye sordu Hera telaşla ayağa kalkarken.

“Az önce son dakika haberi olarak verdiler. Sizin şirkete saldırı düzenlenmiş otoparkta Kurt ve Güney varmış”

Hera duyduğu cümleyle beyninden vurulmuşa dönmüştü. Korkuyla kasılan kalbi olayın tüm özetiydi aslında. Hera telaşla ve korkuyla mırıldandı. “Kurt, Kurt bir şey olmuş mu? Benim hemen gitmem lazım nerdeler acaba hastaneye mi götürmüşler?” derken telefonu eline aldı aceleyle ve eve çıkan merdivenlere yöneldi. Hilal’in arkasından seslenmelerini duymuyordu bile.

“Hera bekle, Hera hafif bir yaralanma sadece Hera” dese de Hera onu duymuyordu artık. Hera askıdan aldığı montu ve çantasıyla evden telaşla çıkarken arabasına binip hızla yola koyuldu. Telefonu mikrofona alıp Kurt’un numarasını çevirdiğinde gözyaşları kendiliğinden akmaya başlamıştı. Ama telefon çalıp çalıp kapanmıştı, Güney’in ki de aynı şekilde çalıp çalıp kapanmıştı. Güney, Kurt’un posta kutusuna bırakılan zarfın içinden çıkan fotoğrafa şaşkınlıkla bakarken hayret dolu bakışlarını Kurt’a çevirdi. “Senin sevgilin Hera mı yani bu fotoğraflar fotomontaj falan değil gerçek mi?” diye mırıldandı.

“Gerçek kardeşim Hera’yla biz birlikteydik Elmira’nın hamile olduğunu sakladığımı öğrenince beni terk etti”

“Ben şu an o kadar şaşkınım ki ne desem bilemedim” diye mırıldandı Güney şaşkınlıkla arkadaşına bakarken kapı çalmaya başlamıştı. Kurt oturduğu yerden kalkıp kapıya yöneldi, kapıyı açmasıyla Hera’nın boynuna sarılması bir olmuştu.

“Kurt” diye mırıldandı Hera kollarıyla sevdiği adamı sararken sevdiği adamda onu sarmıştı. Geçen iki günde onu öyle çok özlemişti ki anlatamazdı.

“Hera”

Hera sevdiği adamdan ayrılırken yüzünü avuçlarının arasına aldı sevgiyle, hissettiği korkuyla.

KUSURSUZ İNTİHARWhere stories live. Discover now