one.

23 2 4
                                    


Ben Hyungwon, Chae Hyungwon.
18 yaşında, lise sona giden bir öğrenciyim.
Notlarım ortalama bir düzeyde, sakin bir öğrenciyim.
Okulda çoğunlukla yalnızım, arkadaşlarım pek benle takılmayı sevmezler.
Bu yüzden ben de tek başıma gezerim.
Bazen okulda benimle dalga geçenler oluyor.
Ama takmıyor da değilim.
Üzüyor bazen, kelimeler çok ağır gelebiliyor kalbime.
Bazen de düşünüyorum "Seni tanımadan yargılayan insanları neden takıyorsun ki?" diye.
Ama elimde olmadan takıyorum işte.
Sonra unutuyorum, aynı şeyler tekerrür ediyor.

Şu an ise, okula doğru yürüyorum.
Öğlen vaktim yeni bitti.
Tek başıma yediğim kaçıncı öğlen yemeği bilmiyorum ama, iyi de oluyor bazen.
Yalnızlığın hissettirdiği acıyı daha iyi anlayabiliyorum.

"Hey çocuk, baksana bir buraya."

Kendi kendime konuşurken duyduğum sesle başımı çeviriyorum o tarafa.
Yapılı bir çocuk, bana doğru yaklaşıyor.
Üniformasından da anlayacağım üzere, bizim okuldan.

"Söylesene, zor olmuyor mu yalnız başına gezmek?"

Kaşlarımı çatıyorum hafiften ama hiçbir cevap vermiyorum ona.

"Hadi ama... Dilin yok mu senin? Diyorum ki, bir zavallı olmak okulda, nasıl hissettiriyor?"

Sinirlendiği boynundan belli oluyor çocuğun, biraz daha yaklaşıyor bana.
Ben de uzaklaşıyorum bilerek ve en sonunda, geveliyorum bir şeyler ve söyledikten sonra gitmeye çalışıyorum.

'Dersime yetişemeyeceğim, üzgünüm gitmeliyim.'

Ama tutuyor kolumu, kendine çeviriyor beni.

"Sorumu cevaplamadan hiçbir yere gitmiyorsun."

Daha çok kaşlarımı çatıyorum, kolumu sertçe çekerek cevap veriyorum ona.

'Üzgünüm lakin sizi tanımıyorum bile, niye sorularınızı cevaplayacakmışım?'

"Cevaplayacaksın çünkü... Ben seni tanıyorum. Cevaplamak zorundasın."

Çenemden sertçe kavrıyor yüzümü, gözlerimi kendi gözlerine çevirip tebessüm ediyor.

Ben de canım yansa da aynı sinirliliğimi koruyarak hemen geri çekiliyorum.

'Beni tanıyor olmanız, böylesi saygısız hareketler sergileyeceğiniz anlamına gelmiyor. Şimdi izninizle gidiyorum.'

Hızlıca ilerlemeye başlarken, söylediği cümle ile olduğum yerde anında kalakalıyorum.

"Seni seviyorum."

Beni seviyor?..
Bu ne saçmalık, beni seven insan mı var şu dünyada?..

Dönüyorum yavaşça, yutkunarak cevap veriyorum.

'Ne? Ne saçmalıyorsunuz?'

Olduğu yerde, yere eğdiği başını kaldırarak gözlerini gözlerimi sabitliyor ilk, sonra titrek sesi ile giriyor cümlesine.

"Ben, seni seviyorum.
Aslında, bayağı da oluyor.
Şimdi deme içinden "Ben yalnızım, kim sever ki beni?" diye.
Sen etrafına hiç bakmıyorsun ki.
Hiç bakmadın Hyungwon, aynı sınıfta olduğumuzu bile bilmiyorsun.
Şimdi burada daha fazla konuşmak i-istemiyorum...
Gidiyorum ben."

Dolu dolu gözleriyle alt dudağını ısırıyor, son cümlelerini de edip hızla dönüp arkasını gidiyor buradan.

"Beni farketmen için neler yaptım olmadı, k-kötü gibi biri mi olmam lazımdı beni farketmen için?
Teşekkür ederim yine de, en azından sonunda takabildin beni.
Her neyse, her neyse... Ben Hoseok, tanımasan da olurdu ama, yine de söylemek istedim."

Ve gitti.
Şaşkın bir suratla arkasından ben bakakalırken, o hızlı adımlarla buradan uzaklaştı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 17, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Lost Song ╲ HyungWonhoWhere stories live. Discover now