BÖLÜM BİR - HAYATIMIN EN TRAVMATİK GÜNÜNE HOŞ GELDİNİZ

30.1K 846 224
                                    

"Psipsipsi," Ağaç dalında oturuşumu düzelttim. "Gel psipsipsipsi!"

Yavru kedi tiz bir sesle miyavladı. Çok güzel bir şeydi; sarı ve beyaz tüyleri, kocaman kahverengi gözleri vardı. Birkaç aylıktı. Korkudan tir tir titriyordu. Bir kez daha miyavladı.

            "Korkacak bir şey yok," Ona doğru uzanıyordum ki kedi çılgınlar gibi miyavlayıp dalın ucuna kadar gitti. "Dur, dur!"

            "HAV! HAV! HAV!"

            Sıkıntıyla inledim. Yavaşça dalda ilerlerken aşağıdaki adam "Aman evladım! Düşeceksin!" diye haykırdı köpeğinin tasmasını bir kez daha eline dolarken.

            Aşağı baktım. Yerden üç dört metre kadar yüksekte, kalın dal parçasına sarılıyordum. Herhalde buradan düşsem belim kırılırdı. Derin bir nefes alıp duruşumu düzelttim. Düşmeyeceğim. Kediyi alıp buradan indireceğim. Sorun yok. Halledebilirim.

            Bu arada selam. Ben Mete. Aşağı yukarı kendimi nasıl burada bulduğumu herhalde anlamışsınızdır sanırım. Yavru kedi koca köpeğin kendisine yaklaştığını görünce ağaca fırlamıştı. Aslında yoluma devam ederdim, sonuçta bir kedi ilk defa bir köpekten kaçmıyordu, ama ağacın tepesinden gelen korkmuş miyavlamaları duyunca kendime engel olamamış, onu indirmeye karar vermiştim.

            Kıpırdanıp dengede durmaya çalıştım. Dalda oturmak hiç de rahat değildi, hele ki okul pantolonuyla. Bu kez daha dikkatli ve daha yavaş bir şekilde elimi kediye doğru uzattım. "Sorun yok. Bana güvenebilirsin."

            Kedi önce mızmız bir tavırla miyavladı ama geriye doğru kaçmadı. Ona uzanmaya çalışmadım; ürkütüp dengesini bozabilirdim. Bana gelmesini bekledim. Sakinleşmesi biraz zaman aldı, öyle ki kolum yorgunluktan titremeye başlamıştı ama nihayet kedi bana yaklaşıp elimi şöyle bir kokladı. Gülümseyip "Memnun oldum," dedim.

            Yavru kedinin bana alışması fazla zaman almadı. Kısa süre içinde onu rahatlıkla okşayabilir olmuştum. Şöyle bir aşağıya baktım. Kucağımda kedi varken buradan aşağı inmek biraz zor olacaktı.

            Tam kediyi kucağıma almak için hamle edecektim ki altımızdaki köpek bir kez daha yapacağını yapıp havlamaya başladı. Kedi ciyak ciyak dalın ucuna geriledi. "Dur! Düşeceksin!"

            Ona doğru hamle edeyim derken kendi dengemi bozdum. Can havliyle bir maymun gibi kalın dala yapıştım. Bir küfür savurup dala sıkı sıkı sarıldım. "Aman! Dikkat et!"

            "Dikkat ediyorum zaten! Köpeğinizi ağaçtan uzaklaştırırsanız daha iyi olacak ama!"

            Adam dediğimi yaptı. Kediye baktım. Bir hayvan cidden bu kadar titreyebilir miydi? Güç bela kendimi yukarıya çektim. Ellerim yer yer kesilmişti, ter içinde kalmıştım. Oturuşumu düzelttikten sonra gözümün önüne düşen birkaç tutam saçı geriye attım.

            Kediyi sakinleştirmek için yumuşak bir ses tonuyla onunla konuşmaya devam ettim. Artık elimi uzatmanın pek bir faydası yoktu; sonuçta beni çoktan tanımıştı. Aslında beni anlayamadığını biliyordum ama bir şekilde ses tonum onu yatıştırıyor gibiydi. Bir kez daha nefes alışverişini yavaşlatmayı başarabildim. Şimdi tek yapmam gereken onu yanıma çekmekti. Peki ne yapabilirdim?

            Birden kafama dank etti. Yavaşça çantama uzanıp annemin yanıma koyduğu sandviçi aldım. İçinde peynir ve biraz salam vardı. Salamdan küçük bir parça kopartıp hafifçe kediye doğru uzattım. "İster misin? Gel pisi pisi..."

TanrıdoğanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin