"Küçük melek Anael'den beklenecek bir şey." Ava'nın sesi kulağımda yankılanmıştı. Lucifer kaşlarını çatarak arkasını döndü. Ava kollarını önünde birleştirmiş, duruyordu.

"Neyden bahsediyorsun sen?" Lucifer oldukça sinirli gözüküyordu. Ava alayla bana döndü.

"Lucifer her şeyin bittiğinden bahsediyor! Ailenin yanına koşman gerekmiyor mu? Ya da bizden kurtulduğun için mutlu olman? Yoksa bize, pardon, Lucifer'e alıştığını mı düşünmeliyim?" Gözlerimi yumarak yaşların düşmesine izin verdim.

Karşılarında bu halde olmak en son isteyeceğim şeydi ama engel olamıyordum. Her şey Rosalinda'nın dediği gibi olacaktı. Lucifer vakit geçirdikçe ona karşı hisleri olacaktı. Belki de Lilith'e olduğundan daha fazla. Zamanı geldiğinde de geri dönecekti. Çünkü mühürün bende olduğunu öğrenecekti. Güçlerini de geri alacaktı, her şey bitecekti. Mutlu sonu ya Lilith ile ya da Rosalinda ile olacaktı. Ben hiçbir zaman bu hikayenin başrolü olmamıştım. Hiçbir zaman bir şansım olmamıştı.

Bunları gerçekten düşünüyor muydum? Lucifer ile şansımın olup olmadığını? İstediğim bu değildi, tanrım. Aniden gelen bu hisler nereden çıkmıştı?

"Kes saçmalamayı Ava."

Ava bana doğru yaklaştı. "Saçmaladığıma emin miyiz? Anna, Lucifer'e karşı hiçbir şey hissetmediğini söyleyebilir misin?" Gözlerimi kaçırdım.

"O işkence ettiğim bir melekten fazlası değildi Ava. Saçmalamayı kes artık." Arkamdaki demirlere daha sıkı tutundum. Haklıydı. Şimdiye kadar bana yaşamadığım acıları yaşatmıştı. Hem fiziksel, hem ruhsal olarak.

"Hadi Anna! Söyle ona. Gerçekten neler hissettiğini. Sana ne kadar acı çektirmiş olsa da, günün sonunda yine kendini onun kollarında bulduğun için hissettiklerini." Derince nefes almaya çalıştım. Boğuluyor gibiydim. "Ya da, sana karşı olan en ufak bir yumuşak hareketinde nasıl umutlandığını."

"Kes sesini." dedim çıkmasını zorladığım sesimle.

"İtiraf et! Sana acıdan başka bir şey getirmeyen bu şeytanı değiştirebileceğini düşündüğünü itiraf et! Ona vereceğin, vermek istediğin sevgiyle değiştirmeyi düşündüğünü itiraf et." Bütün bunları nereden bilebilirdi? Kendim bile bunu düşünmeme izin vermezken, o nasıl bilebilirdi?

Yaşlarla dolu bakışlarımı Lucifer'e çevirdim. Çenesi kasılmıştı, bakışlarında hiç görmediğim kadar sertlik mevcuttu. "Gözlerinin içine bakarken bile nasıl içinin gittiğini görebiliyorum Anna."

"Ava, on saniye içinde buradan ayrılmazsan seni yok ederim." Lucifer'in öfke ve tehdit dolu sesi Ava'yı afallatmıştı. Bana son bir kere daha baktıktan sonra ilerlemeye başladı.

"Söyledikleri doğru mu?" 'Değil' demek istiyordum. Bağıra çağıra ondan nefret ettiğimi söylemek istiyordum. Ama olmuyordu. Kendimi bu kadar çaresiz hissettiğim bir zaman olmamıştı. "Cevap ver bana!" Adeta kükremişti. İstemsizce yerimden sıçradım. Daha da yakınıma gelmişti. Nefeslerimiz çarpışıyordu.

"Sen mühürü bulmama yardım edebilecek, kendinden bile haberi olmayan bir melektin." Konuşuyordu, ancak daha çok kendisine anlatır gibiydi. "Şimdi de mühürü bulabilmek için başka bir yol buldum. Seninle işim bitti. Daha fazlası yok, beni anlıyor musun?"

Gözlerimi sıkıca yumdum. Boğazımdaki yumru geçmiyordu. Lucifer sıkıca kollarımı tuttu. "Gözlerime bak kızıl!"

"Adımı söylemiyorsun." dedim buruk bir tebessümle.

Gerçekten, bana neler oluyordu? Bütün gardımı bir anda indirmiştim, bu halime kendim bile inanamıyordum. Karşımda şeytan duruyordu. Şimdiye kadar görüp görebileceğim en kötü şeytan. Onun karşısında da, acizce ona aşık olmuş bir melek.

Öfkeyle duvara bir yumruk attı. Gözü dönmüş gibiydi. Kaşlarımı çattım. Neden dalga geçmiyordu? Alay dolu birkaç cümle söyleyip gitmesi gerekiyordu. "Konuşmuyorsun. Susuyorsun. Onun söylediklerini kabul ediyorsun!" Sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi.

"Keşke engelleyebilseydim." dedim acıyla. Göğüs kafesimin altında yatan acı git gide açıpa çıkıyor gibiydi.

"Sana neler yaptığımı unutmadın mı?! Ailenle, sevdiklerinle nasıl tehdit ettiğimi? Çektirdiğim bütün acıları?" Gözlerinin içine baktım. Öfke doluydu. Tiksinme duygusu aradım, sadece öfkeli olamazdı. Ama yoktu. Öfkeden başka bir şey göremiyordum.

"Hiçbir şeyi unutmadım." Derince nefes alıp toparlanmaya çalıştım. "Unutan... unutan Anna'ydı. İçimdeki Anna ölüp, Anael doğduğunda düzeleceğini düşündüm. Ama aksine, içimde yaşamaya devam ediyormuş." Sertçe yutkundum. "Meleklerin duygusuz varlıklar olduğunu söylemişlerdi. Öyleyse... öyleyse neden kalbim acıyor?" Sesimin titrek çıkmasına engel olamamıştım.

Lucifer histerik bir kahkaha attı. "Bu söylediklerine seni pişman edebileceğimi defalarca kanıtladım. Dediklerini kulağın duyuyor mu senin?" Kabullenemiyordu. Normaldi. Ben de kabullenememiştim, en başından beri.

Acısı hafifler umuduyla elimi göğüs kafesimde gezdirmeye başladım. Ancak hiçbir yarar sağlamıyordu. O gözler bana bakmaya devam ettikçe sancı giriyordu.

"Mühürü bulduğunda görüşürüz Lucifer." dedim fısıltıyla. O kaşlarını çatmış, ne dediğimi anlamaya çalışırken çoktan ilerlemeye başlamıştım.

Buradan çıkana kadar dayanmalıydım, sonrasında kendimi bırakacaktım. Şimdiye kadar hiç bırakmamış gibi.





Merhaba. Uzun, çok uzun bir aradan sonra bu bölümü görmek sizi şaşırtmış olmalı. Ama hesaba giriş yaptığımda en çok şaşıran ben oldum. Şimdiye kadar bu kadar kişinin beklediğini asla tahmin etmezdim.

Sizi, kitabımı yarı yolda bırakmamalıydım, bunun için gerçekten üzgünüm. Geçerli sebeplerim vardı, özel hayat vs. diye klişe konuşmak istemiyorum, özel hayatımı buraya yansıtmak da istemem. Umarım anlayışla karşılayabilirsiniz.

Bölüm sıklığıyla ilgili bir şey söylemek istemiyorum, yeni geldim ve bu çok erken. Ama bu bölümle birlikte geri döndüğümü bilmenizi istedim. Sizi seviyorum.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 28, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

MÜHÜRWhere stories live. Discover now