Taehyung hakkında diğer detaylı rapor olay yeri inceleme ekiplerinindi. Bu da kuru ve resmi bilgilerden oluşuyordu. Saç, kırmızı boyalı. Göz, kahverengi. Kan grubu, 0. Yaş, 20. Yoongi bunları çoktan biliyordu.

Ama Taehyung'u Seul'e getiren şey neydi? Seam'de ne yapıyordu? Ne istiyordu?

Onun aksine, Jimin kolaydı. Jimin hakkındaki her şey dosyada vardı --ebeveynleri, kardeşleri, Busan'daki evleri, eğitim bilgisi. Kazandığı yarım düzine burs ve ödüller sayesinde üniversiteye erkenden başlayabilmişti. Polis Akademisine katılmadan önce birkaç ay dans kursuna gitmişti. Sonra da kaybolmuştu.

Hiçbir şey hatırlamıyor, o yılki duruşmasından sonra gazeteler yazmıştı. Park Jimin (21) emniyet teşkilatındaki mesleğini elde edebilmek için okuluna devam etmek istediğini söylüyor. Bu kazayı geçmişte bırakıp sadece yoluna mı devam edeceği sorulduğunda, geçmişte bırakacak bir anısı olmadığını söylüyor Park.

Acaba Jimin hala hiçbir şey hatırlamıyor muydu? Ömrünün birkaç yılının hafızandan silinmesi nasıl bir duygu olabilirdi? Kendi çocukluğu Yoongi için gayet berraktı. Tüm sıradanlığıyla. Daha fazla dayanamadığı, zihninde ve kalbinde hep daha fazlası için bir açlık olan o çekilmez sıradanlıkla. 18 yaşında üniversite için Seul'e gelip Namjoon ve Seokjin'le tanışınca ilk defa dostluğun ne demek olduğunu hissetmişti. İlginç olan asıl şey ise, eğer burada yazılanlar doğruysa, Jimin'le aralarında sadece bir yaş olmasıydı. Ve eğer hızlandırılmış Olağanüstü Polis Bilimleri bölümündeyse, muhtemelen Yoongi ile aynı sene mezun olacaktı.

Komikti ki, Yoongi üniversitesinden kaybolan bir çocuk hatırlamıyordu.

Komikti ki, Namjoon da hatırlamıyordu.

Bu düşünceyi bir kenara koydu. Tekrar uğradığında Namjoon'a sormalıydı. O zamana kadar, Taehyung'un günlüğüne bakması gerekiyordu.

Sonraki yirmi sayfa genel olarak Taehyung'un çalıştığı davalarla ilgiliydi. Yoongi onları hatırlıyordu. Özellikle de Yoongi'ye takip etmesini söylediği iki uyuşturucu satıcısı çocuğun yanlışlıkla öldürüldüğünü. Taehyung ona endişeyle küçük bir mesaj yollayıp polisi geri çekmesini söylemişti, mafyalar tehlikeliydi ve eğer polisi fark ederlerse çocukları öldürebilirlerdi. Ama bölüm şefi onaylamamıştı. Ve daha Yoongi iki taraf arasında bir çözüm bulamadan Seam'ın sokaklarını kan götürmüştü.

O olaydan sonra Taehyung'la buluşması sessiz ve berbattı. Günlüğe bunu da yazmıştı. Bugün Yoongi hyungla buluşmaya gittim. İsteksizdim. Olanlar onun suçu değildi, biliyorum, ama yine de garip bir ortam vardı ve onun etrafındayken duygularımı en iyi şekilde kontrol edemiyorum. Çok şapşalız. Neden bu şekilde hissetmeden onunla çalışabileceğimi düşündüm ki?

Bu davadan sonra, Yoongi onu ilk defa öptüğünü hatırlıyordu. İlk defa dokunduğunu. Buluştukları kafenin dışına yürümüşler, ve Taehyung park edili duran polis arabasına bir bakış atıp Yoongi'nin bileğine yapışmıştı. Sana ihtiyacım var. Hemen gitme. Yoongi tereddüt ettiğini hatırlıyordu. İçinde çalmaya başlayan alarm seslerini, ama aynı zamanda Taehyung'un elini tutuşunu hatırlıyordu.

Benimle gel.

Onunla gitmemeliydi. Asla, hiçbir şekilde Tae'ye teslim olmamalıydı; asla o gece Tae'yi evine götürmemeliydi. Ama Taehyung'la birlikteyken ne kadar yüksek duvarlar inşa ederse etsin hepsi bir şekilde yıkılıyordu. Onu ne kadar kendinden uzak tutmaya çalışırsa çalışsın, Yoongi'nin zihni ve kalbiyle farklı bil dil konuşuyormuş gibiydi. O geceden sonra vicdanını susturabilmek için görevini Namjoon'la değiştirmişti. Günlükte bu da yazıyordu: Hyung artık beni görmek istemiyor. Sanırım olması gereken de bu, ama bu şekilde daha da yok olmuş hissediyorum. Namjoon birkaç gün sonra tekrar Taehyung'u Yoongi'ye devretmişti. Sadece sen olunca konuşuyor hyung, demişti. Ben onunla baş edemedim.

Murmuration | taegiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin