Durdu, transparan bölmenin hafifçe yanına geçti, ve odanın karşısındaki Park Jimin'e bakıp nefesini çekti.

Jimin onu fark etmedi. Üzerinde üniforması yoktu, basit bir kot ve açık renk gömlek giymişti, ve suratında Yoongi'ye çok tanıdık gelen yorgun bir ifade vardı. Bu Jimin'e ait olması gereken bir ifade değildi. Bu içinde hayaletler olan birine, elindeki tek çare buraya gelmek olan birine aitti.

Buraya, tanıdık koltuğa ve katı ama arkadaş canlısı surata.

Buraya, Ms. Kwon'un ofisine.

Yoongi'nin zihninde atlar koşuşturuyordu. Neden, diye merak etti. Nasıl? Kwon federal bir çalışandı. Danışanlarının hepsi uzun davalar yöneten yargıçlar, saha doktorları, ya da askeri gözetimcilerdi. Travma sonrası stres bozukluklarıyla, hükumetin önemsediği belirli travmalardan etkilenen insanlarla uğraşıyordu. Yoongi buradaydı çünkü Namjoon sistemle oynayıp bedavaya Kwon'dan yararlanmasını sağlamıştı. Park Jimin'in bir Kim Namjoon'u yoktu, ya da terapiye dökecek çuvallarca parası, o zaman neden buradaydı?

Jimin kafasını kaldırdı. Bir anlığına göz göze geldiler, ve Jimin de Yoongi kadar donmuş gözüktü. Yutkundu. Sonra şaşkınlığını zayıf bir gülümsemeyle örtmeye çalıştı, ama Yoongi karşılık verebilecek gibi hissetmiyordu.

Tek kelime etmeden dışarı çıktı.

Dışarıda, gökyüzü koyu mavi renkteydi. Bir süre yönüne dikkat etmeden yürüdü, zihni Jimin ve Taehyung arasında bir atlıkarıncaya sıkışmıştı. Sonra Namjoon'u aradı.

"Efendim?" Namjoon açar açmaz sordu. "Kwon yine moralini mi bozdu, hyung? Gelip seni alayım mı?"

"Hiçbir zaman moralimi bozmadı ki," Yoongi hıh'ladı, yalan söyleyerek. Kwon'un seanslarından birinden sonra tüm gece Namjoon'la nehir kenarında yürüdüklerini hatırlıyordu. Başka bir gece de Namjoon'un kanepesinde sarhoş bir şekilde uyuyakalmıştı. "Bana bir iyilik yapar mısın, Joon-ah?"

"Tabii ki. Yasaları çiğnememi gerektirmediği sürece."

"Eğer işine gelse yüz kere yasaları çiğnersin," Yoongi homurdandı, ve bir kavşakta durdu. "Ama bu o tarz bir şey değil. Park Jimin neden Kwon'a terapiye geliyor benim için öğrenmen lazım."

"Park Jimin?" Namjoon sordu. "Bizim Park Jimin? Çaylak olan?"

"Yok, erkek arkadaşın Park Jimin." Yoongi tersledi, şakaklarını ovaladı. "Evet, çaylak olan. Çocuğun hükumet tarafından psikologa kayıt oldurulacak neyi olmuş olabilir?"

"Bilmiyorum. Kulağa tuhaf geliyor. Bir bakarım."

"Bakarken göbek adına ve ortaokulda gittiği okula da bak."

Namjoon sessiz kaldığında Yoongi neredeyse arkadaşının kafasında dönen çarkların sesini duyabiliyordu. "Hyung. Neden Jimin'i araştırıyorsun?"

Yoongi parlak trafik ışıklarının ilerisinde toplanmış, bir olağanüstünün gösterisini izleyen kalabalığa baktı. Adamın uzuvları jöle gibi uzuyor, kolları ve bacakları balon hayvanlar gibi düğüm oluyordu. Kendini küçük bir cam kutuya sığdırdığında kalabalık iç çekip alkışladı.

"Çünkü içimde bir his var," dedi, ve Namjoon'un öbür taraftan iç çektiğini duydu. "İçimde bok gibi bir his var."

***

Kwon Jimin'e Yoongi'yi anlatmayı reddetti. Tabii ki öyle yapacaktı, Jimin şaşırmadı. Ama sinir oldu ve seansın çoğunu susarak geçirip danışmaya geldiği şeyi, rüyayı anlatmadı. Ve sonrasında anlattı, ve kadın endişeli gözüktü. Ona davadan kişisel olarak etkilendiğini düşünüp düşünmediğini sordu.

Murmuration | taegiminWhere stories live. Discover now