"Uyandırdım mı?" Yoongi hattın ucundan sordu.

"Ne-? Hayır. Hayır, uyanıktım zaten."

"Yarım saate, merkezde o zaman?"

"Ha?" Jimin ayağa kalkmaya çalıştı ve yataktan düştü "Iğğh. Ah. Tamam, olur."

"Uyanık olduğuna emin misin velet?" Yoongi iç çekti. "Gelirken kahve alırım."

"Hayır hayır, ben orada yapabilirim-"

Yoongi burnundan güldü. "Barista havalarına girme, Jimin. Geç kalma yeter."

Jimin birkaç dakika boyunca yerde oturdu, esneyerek ve burun köprüsünü ovalayarak. Hafiften gördüğü rüyayı düşündü, sonra uzun zamandır çektiği ama bir türlü sonu gelmeyen bir halatmış gibi bir kenara attı. Hiçbir zaman anlamıyordu, ama bilinçaltımız hep saçma olurdu. Belki anlam vermesine gerek yoktu zaten ancak istemsizce endişeleniyordu. Ya da belki önemliydi. Terapisti önemli olduğunu düşünüyordu, o rüya başladığında bir şekilde kendisini uyandırması gerektiğini söylüyordu. Jimin keşke o kadar basit olsaydı diye düşündü.

Yavaşça elinin tersine doğru esnedi. Henüz gün doğmamıştı bile, gökyüzü şafak öncesi puslu, boğuk halindeydi. Rüzgar, penceresinin kıytırık ahşabına vuruyordu. Sokaktan bir fren sesi geldi, ve bir kadın bağırmaya başladı. Başka biri geri bağırdı. Cam kırılma sesi, ve sonra ciyaklamalar geldi.

Lanet olası berbat komşuları vardı.

Önceki gece çok az uyuyabilmişti. Günlükteki keşfin ardından, Jimin Yoongi'ye birkaç ekran fotoğrafını mail atmış ve davayı iyice tanıyabilmek için bir süre çalışmıştı. Dosyada bir sürü isim vardı, Taehyung'un ajan olarak çalıştığı diğer davalarla ilgili de dipnotlar bulunuyordu. Bazıları tanıdıktı: Itaewon klübündeki cinayet, örneğin, ve sanık olarak kayda geçen avukatın oğlu. Mapo ve diğer mıntıkalardaki okullardan ithal haplar toplayan çete. Genç kızlarla Seam'de fetiş pornosu çeken Melek lakaplı olağanüstü. Jimin genç bir oğlanın bu mekanlara gidip nasıl kolayca bilgi toplayabildiğini bilmiyordu, Taehyung nasıl yapmıştı anlamıyordu, ama işini gayet güzel yapmıştı. Ayrıca bazen polisi peşinden koşturup oyalattığı, eğer öteki tarafta bulunması daha çıkarlıysa polisin karşı tarafına geçtiği zamanlar da vardı. Polis yine de getirdiği değerli bilgiler yüzünden onu ajan olarak tutmaya devam etmişti.

Taehyung aptal görünmüyordu: dosyada yardım etmeyi reddettiği sekiz-dokuz vaka vardı. Telefon transkriptlerinden saptananlara göre bir davanın kendisi için kötü sonuçlanıp sonuçlanmayacağını öngörebiliyor ve ona göre başını derde sokmadan aradan sıyrılabiliyordu.

Çok rastgele, tahmin edilemez ve kaotik birisiydi --ama aptal değildi.

İşte bu yüzden Ace Otel'de olanlar Jimin'in aklına bir türlü yatmıyordu.

Hızlıca duşa girdi, bir yandan dişini fırçalamaya çalışırken bir yandan pantolonunu giydi. Ev sahibinden bir sesli mesaj vardı, İncil'den ayetler alıntılayarak Jimin'e kirasını ödemesi gerektiğini açıklamaya çalışıyordu. Dış kapının kilidi yine kırılmıştı --ev arkadaşı yine eve sarhoş dönmüş olmalıydı. Herif yan binanın altındaki pejmürde domuz eti ızgaracısında çalışıyordu, ve yere dökülen soju miktarına bakılırsa bugün bütün gün uyumayı planlıyordu.

Jimin onu bir kez kontrol etti -kendi kusmuğunda falan boğulmadığına emin olmak için- ama herif dünyadan habersizce horluyordu. Pekâlâ. Dışarı çıktığında bina yöneticisinin şişman kedisi Mongshil, garip bir şekilde yere uzanmış ve duvarı tırmalıyordu. Jimin onun kafasını okşamak için eğildi, ve her zamanki gibi kedi ona pençe attı -daha doğrusu tembel ve yavaş bir şekilde atmaya çalıştı. Suratında komik bir şaşkın bakış vardı.

Murmuration | taegiminWhere stories live. Discover now