𓇚•ZÜMRÜT•𓇚

En başından başla
                                    

𓇚ꕥ Twitter: mehsahikayeleri

𓇚ꕥTakip edebilirsiniz. Özellikle duyurular ve alıntılarımız için çiçeklerim.🌺

𓇚ꕥ𓇚

"Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem îyd için,

Dem ve dem saat be saat ben senin kurbânınam."

"Halk yılda bir kez bayramda kurban keser, bense her an her saat senin kurbanınım."

-Fuzûlî

𓇚ꕥ𓇚

Samuel Ustanın sert çehresini gördüğünde Firuze olduğu yerde donakaldı. En son görmeyi beklediği kişi karşısındaydı şu an. Firuze'nin aksine şaşırmayan ama onun yerine en büyük korkusunu yaşayan kişi ise Faysal'dı çünkü bu hayatta Arjin haricinde tek korktuğu adam karşısındaydı.

Samuel Usta yalnızca bir telkâri ustası değildi. O esnaf içinde sevilen, çokça da sayılan, eskiden ahi teşkilatında ustalara duyulan saygı ve hürmetin yansıması olan bir adamdı.

Midyat'ta herkes adını da namını da iyi bilir, Midyat'ın ileri gelenleri evlatlarının onun atölyesinde bir derste olsa ders alabilsin diye nice nice tekliflerle gelirdi Samuel Ustaya.

Fakat Samuel ne para uğruna ne de itibar uğruna seçerdi öğrencisini.

Ona gelen her öğrenciye bir tel demir verir ve derdi ki; "Buna bakınca ne aklına geliyorsa o şekilde bük bu demiri, çocuğum. Sana ne ifade ediyorsa öyle şekil ver."

Verdiği telin alaşımı yumuşak bir madenden yapılmaydı. Çocuklar elleriyle büküyor, uçları sivri olmadığı için de zarar görmüyorlardı.

Hepsi bir şekilde o demiri büküyor ve şekil veriyordu ama demiri büküş şeklinden bile çocuğun bu işe yatkınlığını anlayabiliyordu Samuel Usta.

Arjin, Ezra'yı eğitmesi için Samuel Ustaya getirdiğinde Samuel ona da bu demir tellerden vermişti ama Ezra bunlarla yetinmemiş Samuel'den birkaç tel ve küçük bir kerpeten isteyerek onu şaşırtmıştı.

Sonra daha büyük bir şaşkınlık yaşamasına sebep olarak kırk yıllık ustaymış gibi telleri örüp şekil vermeye başlamıştı.

Samuel şaşkın şaşkın Ezra'ya bakarken o başını kaldırmadan, "Bunları örmek kolay ama ben bana taşların dilini öğretin istiyorum, Ustam." demişti. "Öğretin ki onları kırmadan nasıl şekil vereceğimi öğreneyim."

Samuel o an ham bir cevheri avuçlarında tutmanın heyecanıyla Arjin'e bakmış, Arjin'de başını sallamıştı gülümseyerek.

Arbil Ustanın yeteneği sonunda soyundan birine emanet edilmişti. Samuel de hocasının emanetini boşa çıkartmamak için elinden geleni yapmış, bu sırada da bu iki aileye daha çok yaklaşmıştı.

Bir taşa bakınca cevherini görür, bir insana bakınca eğri olup olmadığını anlardı Samuel. Şimdi karşısında duran Faysal'ın yerlerde sürünen karakterini de bir türlü dik tutmayı öğretemediği eğriliğini de görmemesi mümkün değildi.

Firuze ise karşısında kırılmaz bir mücevher gibi dimdik duruyordu.

Oysa kırılırdı bu genç kız çünkü Firuze taşı yumuşaktı. Sert görünse de kolay şekil alır hatta çok zorlarsan kum gibi dağılırdı.

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin