20. Gerçek Güç part -3-

Start from the beginning
                                    

Avlayacağı hayvanı düşürürken yirmi kanat açıklığında bir kıpırtı hissetti. Hala her renkte parlayan gözlerini sesin geldiği yöne çevirince kanatlarını bedenine yaklaştırarak uçmaya hazırlandı. Son sürat koşan bir sülin sürüsü ağaçların ardından geçiyordu. Beklediği fırsat sonunda gelmişti. Havaya yükselip bıçaklardan birini eline aldı. Koşan hayvanlardan en irisine doğru fırlattı.

Şiddetli bir rüzgâr esince attığı bıçak sülinin boynuzunu teğet geçip ardındaki ağaca saplanmıştı. Hayvanlar Eran'ı fark edince hızlarını daha da arttırıp etrafa kaçıştılar. Gözüne kestirdiği en iri sülini avlayacaktı Eran, sarmaşıklarla kaplı dalların ardına sıçrayan hayvanı uçarak kovalamaya başladı. Bu sarmaşıklar ona rüyasını hatırlatsa da durmayacaktı, İro'ya bir ziyafet sözü vardı.

Sülinin uzun kulakları sırtına yapışmış, son sürat ağaçlar arasında zıplayarak Eran'dan kaçmaya çalışıyordu. Eran ise sıklaşan ağaçlar arasında ani manevralarla uçup ikinci bıçağı fırlatmaya hazırlanıyordu. Hayvan hayatta kalmak için koşarken ikinci bıçak sağ kulağını sıyırmıştı. Canı yanan sülin tökezlese de koşmaya devam etti. Kulağındaki yaradan sızan kan, beyaz kürkünü boyuyordu. Eran aralarındaki mesafeye rağmen kanın metalik kokusunu alabiliyor, sülinin hızlı soluklarını duyuyordu. Elindeki son bıçakla avlama oyununa son verecekti. Son bıçağı fırlatmadan önce kanatlarını bedenine yaklaştırıp odaklandı. Bütün gücünü elinde toplatınca bıçağı fırlattı. Havada burgular çizerek ilerleyen bıçak korkunç bir hızda hedefini vuracakken sülin son anda kaçış yönünü değiştirmesiyle oyun son buldu. Bu kez av kazanmıştı.

Eran yön değiştiren sülini fark ettiğinde ağaçlardan birine çarpmaktan tüy payıyla kaçabilmişti. Yere konmak zorunda kalınca yanından koşup kaçan sülinin kabarık kuyruğunu zar zor görmüştü. Dizlerinin üzerinden kalkıp üzerindeki tozları silkelerken süline sövüyordu. Yenilgiyi hazmetmek belli ki zaman alacaktı.

Sülini kovalarken nereye uçtuğuna dikkat etmemişti. Geriye dönüp avının peşinden gidemeyeceğini fark etti. Geldiği yönün neresi olduğunu söylemek epey güçtü. Her yerde aynı ağaçlar, aynı sarmaşıklar vardı. Etraf oldukça karanlık ve pis kokuyordu. Üstelik sülinin birden yönünü değiştirip onu kovalayan Eran'a koşması içinde şüphe uyandırmıştı. Bir avın avcısından kaçması gerekirdi. Bir tuhaflık vardı.

Göğü kaplayan dikenli sarmaşıklar yüzünden uçarak dalların tepesine çıkamazdı. Yürümeye başladı. Yürüdükçe rüzgâra karışan tiksinç koku burnunu sızlatan aromasını arttırıyordu. Odaklanıp etrafı tarayacak enerjiyi toplamak için bir kenara geçmeye karar verdi. Yorulduğunu hissetse de odaklanıp etrafına baktı. Biraz uzakta binlerce sinek uçuşuyor, sineklerin ardında ise canlı olup olmadığını anlayamadığı bir şey kıpırdaşıyordu. Tuhaf bir ses sinek vızıltısı arasında kayboluyordu. Mide öz suyunu ağzına davet eden koku ve sineklerle yakınlarda bir leşin olduğunu fark etmişti Eran. Leş varsa tam olarak göremediği şey leşi kemiren bir aslan ya da daha kötüsü olabilirdi. Bir an evvel buradan uzaklaşmalıydı. Bulutların ardındaki Nebulio ve göğü kaplayan sarmaşıklar yüzünden orman rüyasındaki gibi karanlıktı. Kalbinin hızlandığını hissediyordu Eran, paniklememeliydi. Uçup gitmeye karar verdi. Kanatlarını çırptığı sırada inanılmaz bir rüzgâr esti.

Aniden esen rüzgârla uçuşan sineklerden bir tabur doğrudan Eran'a savrulmuştu. Nereden geldiğini anlayamadığı bu esinti yüzünden kocaman açtığı gözlerine sinek ve toz hücum edince gözlerini yumdu. Acıyla inlerken uçuş dengesini kaybedip yere düştü. Elleriyle gözlerini ovuştururken ayağa kalkmayı denedi. Gözleri hala kapalıyken yüzüne temas eden tiksinç kokulu nefesle kalbi daha da hızlandı. Gözlerini açınca siyah yüzünde zümrüt gibi bakışlarını üzerine diken maktonla karşılaştı. Sülinin ani yön değiştirişini şimdi anlamıştı. Bir önceki avcısından daha kudretli bir avcının varlığını sezmişti küçük av. Şimdi ise Eran, maktonun yeni avı olmuştu.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Where stories live. Discover now