....

Ata Martin Aras

7  yılın ardından Türkiye' ye döndüğümde bu ülkeyi özlediğimi düşündüm. Bu ülkeden mutlu bir şekilde ayrılmamıştım. Ama artık dönmem gerektiğini farketmiştim. Havaalanında bir taksiye binmiştim ama caddelere gelince inmek istemiştim. Caddelerde gezinirken bir anda, hızlı bir şekilde yağmur yağmaya başladı. Elimde valizim ve resim çantamla caddenin ortasında kalakaldım.. İlk bulduğum bir yere girerek söylendim.

"Türkiye'ye ayağımı basar basmaz yağmurda neyin nesi? Üstüm başım sırılsıklam oldu."

Ben üstümü süzerken naif bir ses duydum.

"Buyurun ne istemiştiniz."

Başımı kaldırıp baktığımda karşımdaki kıza hayran kaldım. Sarı saçları ki iki yandan bol bir şekilde örük yapılmış ama buna rağmen saç aralıklarında gözüken mor, mavi, yeşil, turuncu saçları ona çok yakıştığını düşündüm.Koyu mavi gözleri ve küçük burnuyla inanılmazdı. Kendime geldiğimde konuştum.

Masaya sinirle oturdum. İstediğim hiç bir şeyi bulamamıştım. Bir de yetmezmiş gibi küçük bir tartışma yaşamıştım. Kızın hakkında düşündüklerim bu tartışma üzerine geri plana itilmişti. Kafeye göz gezdirdiğimde her yerin rengarenk olduğunu farketmiştim. Doğru ya kafenin ismi Gökkuşağıydı..

Ben menüye bakarken içeri bir genç girdi.

"Mavi abla geç kaldım kusura bakma." bu kızın ismi Mavi'miydi.

"Şş içerde müşterimiz var canım."dedi. Genç bana bakarak.

" Üzgünüm"dedi. Sadece başımı salladım.Tekrar menüye döndüğümde ne içmem gerektiğine karar vermiştim.

Genç çocuk yanıma geldiğinde yaka kartına bakmıştım.İsmi Bora 'ydı.

"Bana espresso getirir misin?"

"Tabi. Süt, çikolata gibi çeşit ister misiniz?"

"Hayır sade alayım." Bora bana yüzünü buruşturarak bakmıştı. Nedenini anlamıştım. Sert bir kahve çeşidiydi. İtalya' da içmeye alışmıştım. Zaten İtalyanlara özgü bir kahveydi.

"Peki başka bir şey ister miydiniz?"

"Hayır."

Bora yanımdan gittiğinde kapının çan sesi duyuldu.

"Pembeee ben geldim." diyerek içeri bir kız girdi. Bu kafeye girenler neden yüksek sesle konuşarak giriyordu ki.

"İkra abla, Mavi abla mutfakta."

Bu kızın ismi neydi ki.? Biri Mavi diyordu diğeri Pembe.

....
Gökkuşağı Yıldız

Canım arkadaşım İkra'nın sesini duyunca ellerimi yıkayıp mutfaktan çıktım.

"Niye bağırarak giriyorsun?Müşteri var."

"Aaa özür dilerim.. Bu saatte genelde müşterin olmazdı."

Omuzlarımı silktim.

"Neyse makaron almak için geldim."

İkra makaron almadan iş yerine girmiyordu. Sabah aç karnına makaron yemeği severdi. Kendisi sınıf öğretmeniydi. Okulu kafeme yakın olduğu için her gün gelir alırdı.

"Bu sefer limonlu makaron da koy."

"Sen limonlu sevmezsin ki?"

"Bana değil Berk'e"

Berk deyince gözlerimi devirmiştim. Canım arkadaşım flört dönemindeydi. Belki de değildi. İlişkileri karışıktı açıkcası.

Ben makaronları hazırlarken Bora'da espresso hazırlıyordu.

"Üstüne sos istedi mi?"

"Hayır. Iyh bu kahveyi nasıl içiyor acaba."

"Adam sert sevenlerden demek ki."

Bu dediğime Bora'yla gülmüştük. Bora kahveyi götürürken bende makaronları İkra'ya veriyordum.

"Seni çok seviyorum. Görüşürüz." diyip çıkmıştı.

"Bora mutfağa geçiyorum."

Diyip mutfağa geçiş yaptım. Bu kafeyi açalı 15 ay oluyordu. Ve çabucak sevilen mekana dönüşmüştü..

İçini gökkuşağında olan tüm renklerden yapmıştım.Kapıdan girer girmez karşısınıza bir tezgah çıkıyordu. Tezgahın üstünde bir kaç çeşit üstü kapalı kurabiye çeşitleri duruyordu. Kapıdan girip sağa yönelince duvar boyunca kitaplık vardı. Kitaplığın önünde berjer koltuklardan oluşan 2'li 3'lü masalar vardı. Sola dönünce ise  ard arda masalar 4'lü 2'li şekilde dizilmişti. Duvarlarda  çerçeveler ve bilgin kişilerin sözleri vardı. Duvarın bir yerinde ise orta boylarda gökkuşağı ve yıldız amblemi vardı. Küçükte bir bahçesi vardı. Oraya da 3 tane masa koyabilmişti. Bahçesinin bir tarafı çiçeklerle kaplıydı.

Böyle bir kafeyi lise yıllarından itibaren istiyordum.Daha o zamanlar da bile dekorasyonunu yapmıştım. Gerçi daha düzenli olmasını arkadaşım İkra'nın abisi yardımcı olmuştu. Kendisi iç mimardı.

Bir kaç saate çok güzel şeyler yapmıştım. Bayılıyordum mutfakta olmaya. Bazen kendi yaptığım lezzetler oluyordu. İlk başta evde yapar arkadaşlarıma yedirirdim. Eğer beğenilirse kafede de yapardım.

Mutfaktan çıkıp tezgaha geçtiğim de saati farkettim. Saat 12 olmuştu.

"Mavi abla ben birazdan çıkacağım. Aslı gelicek."

"Tamam." dedim Bora'nın dediklerine. Aslı'da yanımda part-time çalışan kişiydi. 2'si de öğrenciydi. Kendi aralarında derslerine göre ayarlıyorlardı.

Kafeyi kapatma saati yaklaştığında artık masaları son kez siliyorduk. Bu saatten sonra müşteri gelmezdi genelde.  Cam kenarında sildiğim masa da bir resim gördüm. Camın köşesine sıkışmıştı. Alıp baktığım da  resimden hiç bir şey anlayamamıştım. Resmin alt köşesinde isim ve imza duruyordu. Ata Martin Aras diye fısıldadım. Kimin olabilirdi ki. Aklıma aniden gelen şeyle gözlerim biraz aralandı. Bugün bu masaya az kişi oturmuştu. Ve sadece sabah ilk gelen ve küçük tartışma yaşadığım adam da resim çantası vardı. Büyük ihtimalle onundu. Nasıl olsa almaya gelirdi. Diyerek çantamın yanındaki poşete koymuştum. 2 tane poşet vardı. Bir tanesinin içinde cafede kalması gereken bir kaç evraktı. Bir tanesi de eve götürmem gereken kağıtlardı.

"Mavi abla ben çıkıyorum." diyerek bana seslenen Aslı'ya çevirdim bakışlarımı.

"Bende çıkıyorum canım burada işimiz bitti."

Diyerek çantamı ve poşeti aldım. Anahtarla kapıyı kilitleyip arabama ilerledik.

"Gel seni de bırakayım yolumun üstü zaten."

"İyi olur abla.. Bugün kafe biraz daha yoğundu."

"Aynen canım. Bende şaşırdım."

"Günden güne büyüyoruz."

"Evet bu duruma o kadar çok seviniyorum ki."

Aslı bana bakarak kocaman gülümsedi.

~~~~

İlk bölümü nasıl buldunuz?
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Sevgiyle kalın 🌈❤️

GÖKKUŞAĞIWhere stories live. Discover now