74.Bölüm : Seviyor musun sen bu kızı?

Start from the beginning
                                    

Orhan elindeki pikeyi ikiye katladıktan sonra "Üşümüyor musun burada?" diyerek Hasret'in omuzlarına koyarken Hasret bir anda irkilip ayağa kalktı. Dikkati başka yerde olduğu için bir an boş bulunup korkmuştu ama gelenin Orhan olduğunu görünce de epey rahatlamıştı.


Orhan yüz yüze geldiklerinde bakışları sebebiyle "Korkuttum galiba kusura bakma" dedikten sonra niyetinin bu olmadığını söyledi. Hasret ise bir şeyler söylemek istercesine dudaklarını oynatıyordu ama sonra aniden bunu yapmaktan vazgeçip "Geç oldu yatayım ben. Annemin yanında olurum merak etme. Eve dönmeden önce en azından bir gece onunla kalayım diyorum. İyi geceler sana" diyerek eve doğru yürümeye başladı. Hasret giderken Orhan'da arkasından bakıyordu ama sonra bakışlarını menekşelere çevirip dudağını büzdü.


"Çok kırılmış değil mi? Gönlünü nasıl alacağım bilmiyorum ama bir şekilde alacağım merak etmeyin"


Orhan çiçeklerle konuşurken Hasret de üst kata çıkıp yastığını almak için odaya girmişti. Girdiği anda da Orhan'ın katladığı kıyafetleri görüp olduğu yerde kaldı. Yüzünde gülümsesem mi yoksa gülümsemesem mi kararsızlığı yaşayan tatlı bir ifade vardı. Bu odadan çıkarken içerisi Çıfıt çarşısı gibiydi ama şimdi kıyafetlerin bir kısmı hâlen yerde olsa da nizami bir şekilde üst üste dizilmişti.


Hasret şaşkın bir ifadeyle odanın haline baktıktan sonra içeriye girip onları yerden alarak gardolabın içine geri koymaya başladı. Bir yandan da bu gece bu odada olanları düşünüyordu. Kontrolünü kaybedip Orhan'a çıkışmayı hiç istemezdi ama içindekileri söylemeseydi herhalde sabaha kalmadan çat diye çatlardı. Yine de keşke bu odayı bu hale getirecek şekilde davranmasaydı diye düşünüyordu. Of! İnsan ne kadar mülayim biri olsa da aşık olunca içinden bir canavar çıkarmaya müsait mi oluyordu ne!


Son kıyafetleri de koyarken gözü yeniden raftaki kutuya ilişmişti. Orhan'ın içine Hasret ile ilgili eşyalar koyduğu kutu yani. Odanın kapısını aralayıp gelen giden var mı diye baktıktan sonra gardolabın önüne bir kez daha gelip kutuyu raftan aldı ve kapağını açıp kitabı çıkardı. Önce ön kapağına sonra da merakla arkasına ve içine baktığında beklediğinden daha farklı bir kitapla karşılaşmıştı.


Simsiyah ve yaprak desenleri kabartmalı olan bir resim üzerinde de büyük harflerle "HASRET" yazan bir kitaptı bu. Ancak sayfaları kademeli bir şekilde koyudan açığa doğru ilerliyor ve sonunda da beyaz bir sayfaya ulaşıyordu. Yazı rengi ise tam tersi şekilde açıktan koyuya doğru gidiyordu. Hasret'in yüzünü gülümsetmişti bu detay. Açıkçası daha önce hiç böyle bir kitap görmemişti. Sayfalar karanlıktan aydınlığa doğru gittiğine göre anlatılan hikaye hüzünlü başlayıp mutlu sona erişiyor olmalıydı. En azından Hasret böyle olduğunu düşünmüştü. 


Hasret rastgele bir sayfa açıp orada yazılanları okuduktan sonra kısa bir an durmuş sonra da Orhan'ın her an gelebileceğini düşünüp daha sonra tekrardan okumak için sayfanın kenarını işaretler gibi kıvırmıştı. Aklından Orhan niye böyle bir kitap alsın ki diye geçmiyor da değildi. Halbuki alma sebebi tamamen kendisiydi. Orhan babasının ona nasıl davrandığını gördüğünden beri öyle yoğun duygular yaşamıştı ki isminin yazılı olduğu kitabı aynı Hasret'e de yaptığı gibi ardında bırakıp gitmek istememişti. Hasret'i anımsatıyordu çünkü. O kitaba baktıkça içinden bir ses gelsin ve kendisine "O kızın varlığını sakın unutma" desin istemişti belki de.

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Where stories live. Discover now