başlıksız

153 18 40
                                    

Sabahattin Ali'nin de dediği gibi sahiden insanlar bir şeye isim koymadan duramazlar mıydı?Muhtemelen bu bölümün başlığını da "başlıksız"olarak kabul eden kimi insanlar vardır.Başlıksız,hiç de masum olmayan bir bölüm işte.

Geçen aylarda kuaföre gitmiştim.Hani kızların uzun saçtan kurtulması depresyondan kaçış olarak nitelendiriyor ya,bilakis de niyetim buydu.En son annemin elinin değdiği saça bir beyin avuç içleri sarıldı.Ne kadar fark ettim saçlarımı uzatayım derken onların gürlüğünü yok ettiğimi.Saçlarım da büyümekten pek hoşnut olmamış anlaşılan,dedim içimden sessizce.Cılız,kahverenginin tonlarına karışıp manzarayı bozan tek tük beyaz teller,tuzlu yaşlarla sulanmış,filizlenmiş saç uçları.Bu somurtkan genç çehreyi insanlardan sakınan bu saç bir hayli bitap düşmüş.Aniden kuaför bey "Saçlarınızda çok da beyaz varmış."diyor.Utangaç bir tavırla göz deviriyorum.Henüz söze girmeden ablam benden önce atılıyor,"Sınav stresindendir o."

Kuaför bey umursamaz tavırlarla saç uçlarımı muntazam bir düzen ve itinayla kesmeye devam ediyor.Susuyorum.Düşünüyorum,oysa bana saçlarımdaki bu beyazlığın sebebini soran dostlara,mahluklara "Genetik." diyerek iktifa ediyordum.Sonra bu dediğime içimden kısa kesik bir kahkaha atıyorum.Çok da iyi kandırmışım bizimkileri.Bir insanın saçı ne denli doğuştan bu kadar cılız,bu kadar sönük ve bu kadar yitik olabilir ki?

Büyüyorum,üstüne yeni bir kat eklenmiş bir bina gibi huzursuzum.Tuzlu yaşlarla filizlenen saç uçlarım, beyaz zemine ince ve tiz çığlıklarıyla düşüyor.Düşüncelerim teker teker vücudumdaki işleyişin katili olurken kalbim kanlı bir suç mahalli olmaktan öteye geçemiyor.

4 mayıs'tan

artakalan masumiyetin kırıntılarıWhere stories live. Discover now