~Kader Çizgisi ~

126K 2.4K 220
                                        

O sabah Kızıltepe'de yer yerinden oynuyordu. Ezelden beri düşman olan Karabey ve Ulusoy aşiretleri yıllar sonra yeniden silahlarını çekmişti. Ya ölüm kokacaktı Kızıltepe sokakları ya da iki masum yüreğin sonu olacaktı.

Onlar silahlarını kuşanmış yeni bir savaşın fitilini ateşlemeye hazırdı. Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardı. Kader çoktan ağlarını örmüş, dörtnala geliyordu.
Kızıltepe ya ihanetin bedeli ile yanıp kül olacak, ya da kaderin birleştirdiği iki yürekte can bulacaktı.

&

"Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür."

                                                                                                                                           Hz. Muhammed. S.A.V

&

Ay gecenin koynunda ki hâkimiyetine son vermiş ve güneş tüm ihtişamı ile göğü sarmıştı iki masumun canını yakacak o kara haber geldiğinde. Ulusoy konağında taş üstünde taş kalmamıştı. Çünkü, Ulusoy aşiretinin tek kızı Didar, gecenin kör bir vaktinde düşman ailenin oğlu Baran ile kayıplara karışmıştı. Ferzan Ulusoy 'un bu ihaneti bedelsiz bırakmaya niyeti yoktu. Bir ordu adamı ile birlikte silahlarını kuşanmış ve çoktan Karabey konağının yolunu tutmuştu.

Kardeşinin ihaneti ile öfkeden deliye dönen Ulusoy aşireti' nin tek varisi Karan ağa ise, deli öfkesi ile bütün konağı birbirine katmıştı. Oysa güne oldukça keyifli başlamıştı. Uzun zamandır üstünde çalıştıkları bir projenin hayata geçmesine sayılı günler kalmıştı. Günlerdir gece gündüz demeden bu iş için çalışıyordu. Haber geldiğinde her zaman ki günlük rutininde son hazırlıkları kontrol ediyordu. Adamlarından biri " gelebilir miyim ağam" diyerek müsaade isteyip içeri girdiğinde başını çalıştığı dosyadan kaldırmadan "söyle" demişti. Adam nasıl söyleyeceğini bilememenin verdiği gerginlikle karşısında kıvranırken, Karan bu sessizliğin sebebini merak ederek bakışlarını ona kaldırdı. Zümrüt yeşilleri merakla yüzüne dönünce adamcağız daha da gerildi. Yüzünün rengi adeta küle dönmüştü. Tek kaşı sorgular biçimde havalandı genç ağanın. "Sorun nedir Cemal?" diye sordu arkasına yaslanarak. Cemal adında ki çalışan "şey ağam" diyerek lafı bir süre çevirdi ağzının içinde. Karan 'dan sabırsız bir soluk alma sesi yükseldiğinde daha fazla uzatmanın anlamı olmadığına kanaat getirerek tek hamlede bıraktı pimi çekilmiş bombayı odanın ortasına. "Dilan hanım, Karabeylerin oğlu Baran' la kaçmış. Az önce geldi haberi. Ferzan ağam adamları toplayıp Karabey konağına baskına gitti" Karan ilk birkaç saniye anlamsız bakışlarla baktı adamın yüzüne. Algılaması birkaç dakikasını aldı. Sözcükler zihnine çarptığında usulca ayaklandı ve " ne diyorsun lan sen!" diye kükreyerek masanın üstünde açık halde duran bilgisayarı şiddetle duvara çarptı. Cemal irkilerek bir adım geri çekildi. Karan ise içine dolan öfke ile önündeki masaya bir tekme savurdu. Masayı üstündekilerle birlikte yana devirdi. Yere düşen dosyaları tekmeledi. Duvardaki büyük at tablosunu yere savurdu. Kırılan çerçeveden sağa sola saçılan camların üstüne basarak çıkışa yöneldi. Çalışma odasından çıktığında arkasında koca bir enkaz vardı. Ama öfkesini dindirmeye bunlar yetmedi. Önce kendi odasına daldı. Birkaç eşyayı tekme atarak yere savurduktan sonra saçlarını avuçlayarak kendi etrafında iki tur döndü. Cemal 'in sözleri bir kez daha sızdı kulağına. İnanamayarak başını sağa sola salladı. Belki de iftiraydı. O aile ile olan düşmanlıkları herkesçe bilinen bir şeydi. Belki de birileri kız kardeşine iftira atarak aralarında süregelen düşmanlığı körüklemek istemişti. Bu düşünce ile koşarak alt kata indi. Hedefi kız kardeşi Didar'ın odasıydı. Kapıyı çalmadan içeri daldı. Bakışları düzenli odanın içinde hızla dolaştıktan sonra adımları dolaba yöneldi. Korkarak ama içinde ki umuda tutunarak araladı dolabın kapısını. Gördüğü boş dolap kalbine sıkılan bir kurşunla eş değerdi. Öyle bir kuvvetle sarsmıştı bedenini. Geriye doğru sendeledi. Hayal kırıklığı artık her hücresindeydi. Kızın aynanın önünde bıraktığı parfüm şişelerini şiddetle yere savurdu. Yatağının üstünde ki örtüleri kucaklayarak öfkeyle yere attı. Bulduğu her şeye tekme tokat saldırdı. Odada kırılıp dökülmedik tek bir eşya dâhi bırakmamıştı ama öfkesi bir milim olsun dinmemişti. En son, yumruğu ile dağıttığı boy aynası elinde büyük bir kesiğe yol açtığında nefes nefese olduğu yere çöktü. Göğsü şiddetle inip kalkıyor, kalbi öfke ve hayal kırıklığı ile çarpıyordu.

 BERZAH (DÜŞ SERİSİ 1)Where stories live. Discover now