Çakılı Escobar lakabıyla bilinen İbrahim Diner, "Vuslat evlenmiş." dediğinde Emir yavaşça gülümsedi.

O her zaman avın kokusunu ilk alan çakal gibiydi. 

İbrahim ise her daim aranan, yakalandığında sürekli aklanan, asla yağlı ilmeğe yakalanmayan büyük bir uyuşturucu baronuydu. Escobar lakabını alma sebebi, uyuşturucu ticaretinde Dünya'ca tanınıyor olmasıydı. Çakılı denmesinin sebebi ise elinden hiç ayırmadığı, binlerce masum insanın canına mal olan kanca şeklindeki çakısıydı.

Emir Altun, "Hayatımızın fırsatı elimize geçti. Sonunda onun da bir zafiyeti var." derken İbrahim elindeki  çakısını döndürüyordu.

İbrahim diğer arkadaşlarına baktı; Arnavutlu Mehmet, Pala Yusuf, Zeytinci Şevket, Marliyn Recep. Hepsi yer altı dünyasında isimlerini kanıtlamış isimlerdi.

Kana buladıkları her türlü ticaret için ortaklık ettikleri Emir Altun'da onları bir araya getiren kişiydi ve burada bulunan herkes onun gibi düşünüyordu.

 O hariç.

"Ben sana katılmıyorum." dedi Çakılı.  Vuslat 18 yaşında, yeni yetmeyken bize kafa tutuyordu. Şimdi ise baş edemeyeceğimiz bir hale geldi. Bu kadar güçlenmiş ve 'Azrail' lakabını elde etmişken ben ondan büyük bir hamle yapmasını bekliyordum. Evlenip  bu zamana kadar hiçbir açık vermezken önümüze bir yem sunmasını değil." Çakılı palasının körelmiş ucuyla çenesini kaşıdı. 

"Bu işin içinde bir iş var." dedi.

Emir ona küçümseyen bir yüz ifadesiyle baktığında ise onu deşme dürtüsü yalnızca cani bir adamın öldürme arzusuydu. 

"Onu gözünde çok büyütüyorsun Çakılı." dedi Emir her zaman ki gibi küçümseyen tavrıyla. Yıllardır üvey oğlunu küçümsüyordu. Yıllardır onu tekrar diz çökeceği günü bekliyordu. 

Hatta bu hayalinden iğrenç bir şekilde zevk alıyordu. 

"Dediğin gibi o daha çomağıyla suyu bulandırmaya çalışan bir çocuk." dedi Emir. Acımasız bir şekilde gülümsedi. "Bir orospu çocuğu." 

İbrahim, onun Siraç'a karşı kişisel kininin ne olduğunu bilmiyordu. Böyle zeki bir adam üvey çocuğuyken onu yanına çekmek gibi bir akıllılık etmemişti Emir.

Herkes zamanında bu adamı kullanmıştı ama Emir yalnızca onu ölüme yollamıştı. Onun sınırlarını son haddine kadar zorlamış ve kendileri gibi bir canavarın doğmasına sebep olmuştu. 

O canavara karşı gardı olan tek kişi Çakılı'ydı. Diğer herkes onu tekrar elde edip kullanmanın peşindeydi. 

Özellikle Emir. Uzun zamandır sürekli yenilmesine rağmen bu adama kafa tutuyordu.

Pala Yusuf, "Çocuk veya değil." dedi küçümseyen bir ifadeyle. Palalı'nın kişisel kini bakiydi. Zamanında onunla Vuslat arasında büyük kan dökülmüştü. 

 "Levent'in eli onun üstünde. Şebekelerimizin çoğunun, bağlantılarımızın, adamlarımızın büyük bir kısmının yok edilmesinden bu adam sorumlu ve ben onun kellesini istiyorum." dedi.

Kişisel olarak Siraç 'tan ölesiye nefret eden Pala'nın büyük bir sebebi vardı. Tecavüzden, kumardan ve her türlü pisliğe bulaşan  oğlunu dehşete düşecek bir şekilde öldüren bizzat, Siraç Vuslat'tı.

Ona karşı kini asla bitmeyecekti. Herkes onu şevkle onaylarken Emir'in tek bir cümlesi hedef olarak yankılandı. 

"Onun kellesi, o küçük kızın ellerinde." 

MIHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin