-1-

10 2 2
                                    

Boğazımda yumru haline gelmiş çığlıklarım serbest kalmak için hazır halde beklerken, ben o çığlıkları özgürlüğüne kavuşturmak için bir şeyleri bekliyormuşçasına etrafıma bakıyordum. Koyu karanlığın hüküm sürdüğü bu mekanda bir şeyleri arıyormuşum gibi dönüyordum kendi etrafımda. Ve çok geçmeden, aradığım şeyi bulmuşçasına gözlerim bir noktaya kilitlendi. Karanlığın içinde tezatlık oluşturan ama aynı zamanda o karanlığa ait olan yeşillere...

Beklediği şey onu fark etmem olmalı ki o yeşillerden ansızın bir parıltı geçti. Ve o parıltının hemen ardından, tek bir ses tonuna ait binlerce cümle karanlığı yararak etrafımı sarmaya başladı. Anlamamın imkansız, kaçmamımsa ihtimal dahilinde bile olmadığı cümleler tekrar tekrar kafamın içinde yankılanırken o ses tonundan anlayabildiğim tek kelime beni bu dipsiz bucaksız karanlıktan ve işkenceden çekip aldı.

"Unut!"

Aşina olduğum çığlıklar boğazımdan kaçıp, dudaklarımın arasından özgülüğüne kavuştuğunda titreyen ellerime aldırmadan komidinin üzerindeki deftere ve kaleme uzandım. Rüyama ait olan her şeyi unutmama beş dakikadan az kaldığının farkındaydım. Bu yüzden temiz bir sayfaya, titreyen ellerime aldırmadan her şeyi yazmaya başladım:

" Her gece çığlıklar atarak uyandığın o kabuslardan birini daha gördün Katherine ve zamanın kısıtlı. Gördüklerini çoktan unutmaya başladın. Bu notu yazıyorum çünkü okumak belki bir şeyleri hatırlatır. Çaresizim. Başka ne yapabilirim bilmiyorum. Rüyanda bir adam var. Bakışları o kadar derin ki seni bakışlarıyla bile öldürebileceğini düşünüyorsun. Gözlerinden başka hiç bir fiziksel özelliğini görmedin. Ya da gördün ama hatırlamıyorsun. Bilemiyorum. O anlara ait kısımlar bulanıklaşmaya başladı. Neden senin zihninde yer ettiğini bilmiyorsun.

Ama o biliyor.

Ve son olarak, o karanlığa ait olan her şeyi unutmadan önce zihninde yankılanan bir ses var.

'Unut!' diyor Katherine. Ama sen sakın unutma!"

Elimdeki sıcak kahve dolu kupayı çalışma masamın üzerine bıraktıktan hemen sonra sandalyeye oturdum ve önümdeki kağıtta yazanları bir kere daha okudum. Aceleyle yazıldığı belli olan el yazıma baktıktan sonra bunu yazdığım anı düşünmeye başladım, ama elime tek geçen koca bir hiçlik oldu.

Her gece uyandıktan sonra kısa bir süreliğine şoka giriyordum ve o anlarda ne yaptığıma dair hiç bir fikrim olmuyordu. Uzun bir süredir bu tarz bir not yazmayı istiyordum ama şoktan çıkana kadar her şeyi unuttuğum için bu amacımı bir türlü gerçekleştiremiyordum. Oysa şu anda karşımda duran kağıtta yazanlar amacıma ulaştığımı ve zaferin benim olduğunu söylüyordu. Hafifçe yukarı kıvrılan dudaklarımsa bu düşüncemi onaylayıcı nitelikteydi. Ancak kısa bir süre sonra zihnimde yankılanan "Bundan sonra ne olacak?" sorusu dudaklarımı tekrar düz bir çizgi haline döndürmüştü. Bundan sonra ne olacağı hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Rüyam hakkında bilgi sahibi olmamın bana kazandırdığı hiç bir şey yoktu. Gördüklerimi unutmam bir yana onların etkisinde kalıyormuşum gibi hissetmekten kendimi bir türlü alamıyordum. Hatırlamadığım bu rüyalardan kurtulamadığım her an benliğimden bir şeyler eksiliyormuş gibi hissetmekten de kendimi alamıyordum. Sıkıntıyla aldığım nefes ciğerlerime dolarken masanın üzerinden kupayı alıp büyük bir yudum aldım. Zihnime düşünmesi için başka konular vermeye çalıştım ama iyi tek bir anı bile hatırlamıyor olduğum gerçeği kısa sürede suratıma çarptı. Ailemle ilgili olan tek bir anı bile yoktu zihnimde. Onlara ait tek bir fotoğrafın da bulunmayışı gibi. Arkadaşlarımla geçirdiğim tek iyi gün yoktu anılarımda. Kendilerinin de olmayışı gibi. Tüm bu gerçeklerIP kafamın içinde yankılanırken sıkıntıyla başımı masaya koydum. Gözlerimi her kapattığımda gördüğüm karanlığa o kadar aşinaydım ki, bazı zamanlar sahip olduğum tek şey o karanlıkmış gibi hissediyordum. Ancak böyle hissetmemem gerektiğinin de bilincindeydim.

Çünkü içimde bir yerlerde, benim sahip olduğum, ya da sahip olduğumu düşündüğüm karanlığın bana ait olmadığını söyleyen ses hiç susmuyordu.

Bu hissetiklerimin ya da yaşadıklarımın mantıklı bir açıklaması olduğunu da hiç sanmıyordum. Beynimin içinde tüm bu yaşanılanlardan sonra yeşermeye başlamış pek çok şüphe vardı ve benim emin olduğum tek şey, hayatımın bu kabuslardan sonra asla kurtulamayacağım bir yola girdiğiydi. Engebeli ve her düşüşümde benden bir şeyler götüren bir yola...

İşi en kötü kısmıysa yolun sonunda uçurum mu var yoksa kurtuluş mu bilmiyorum. Öğrenmek için ilerlemeye değer mi karar veremiyorum. O kadar çaresizim ki...

Bir insan ailesini nasıl hatırlayamaz anlayamıyorum. Bir insanın varlığını unutmak bu kadar kolay mı yani? Peki ya benim zihnimdeki onca soruya bir cevap bile bulamayışım normal mi?

Tek bir soruya dahî verebilecek cevabımın olmayışı gerçeğiyle hızla yerimden kalktım ve öfkeyle odanın içinde dolaşmaya başladım. Böyle bir yaşamı hak edecek ne yaptım diye düşünmek isterdim ancak yaptığım şeyler bile zihnimde silikleşmeye başlamıştı. Geçmişim, hayallerim, ailem, arkadaşlarım ve daha pek çok şey zihnimden öylece silinmeye başlamıştı. Dehşete düşmüşlük ve korku bütün bedenimi ele geçirirken zihnim tek bir anı aramaya başladı. İyi olan ve beni güldürebilecek tek bir anı. Adımlarım hızlanıp odanın içinde daha hızlı turlamaya başladığımda iki elimi saçlarımın arasına sokup çekiştirmeye başladım.

" Düşün Katherine düşün! "

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 05, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

FORGOTTEN | h.s.Where stories live. Discover now