20. Gerçek Güç part-1-

Start from the beginning
                                    

Bedenine dolanan sarmaşıklar ve dallar yüzünden ciğerlerinde tutacak hava kalmayınca bütün gücüyle kanatlarını çırpmayı denemişti. Bu sefer de dallar Eran kaçmasın diye kanatlarını sıkı sıkı sarmalamıştı.

"Gerçek güç silahlarında ya da kanatlarında değil, kalbindedir."

Duyduğu sesin nereden geldiğini göremiyordu Eran, çırpınmaya devam ettikçe dallar bedeni parçalanmaya bir adım daha yaklaşıyordu.

"Kalbini dinle oğul, kalbinle mücadele etmelisin. Gerçek güç ancak kalpten gelir," sesiyle Eran daha çok telaşlanmıştı.

"..." aklından geçirdiği bütün sövgüler içinde kalmış, açık kalan dudakları arasından ılık soluğu hariç hiçbir şey çıkamamıştı. Tek kelime edecek nefesi yoktu ki Eran'ın. Karanlığa eşlik ederek kaybolan görüş yetisiyle etrafa bakıyor ama hiç bir yerde ona seslenen kişiyi göremiyordu. Sadece duyabiliyordu. Bu ses, yaşlı bir kadına aitti.

"Ne yazık oğul, sen kalbine küsmüşsün. Öfken öyle büyük ki içini aynı gece gibi karartmış. Sabırlı ol oğul ve unutma ki her gecenin sonunda yeni bir gün doğar."

Yaşlı kadın sözünü bitince Eran'ın damarlarındaki oksijen de tükenmişti. Dalların kanata kanata sarıldığı bedeninde canını doğaya teslim ederken gözleri kapandı. Şimdi ölemezdi. Zihninden geçen hayalleri ve umutlarıyla son bir çabayla direnmeye çalışıyordu. Bir kral olup Hiddarunları yüceltecek, hakkı olanı alacaktı. Ölemezdi, ölmemeliydi. Çaresizlikle ona seslenen kadına yalvarmayı bile düşünmüştü Eran. Ne sesi ne de soluğu çıkıyor, sakallarına karışan ter ve gözyaşı ile nefes almayı deniyordu. Korkular eşliğinde bedeni acıyla kavrula kavrula yanıyordu. Takati kalmayınca bu sefer de eşi benzeri olmayan bir huzur hissetmişti. Bedeni hafiflemiş acılar dinmişti. Ebedi uykuya dalmak böyle olsa gerekti.

"Bak oğul, yeni bir gün doğuyor. Kalbindeki geceden uyanma vakti artık."

İşittiği son seslerle yere çakıldığını hissetti Eran, aldığı derin nefesle gözlerini açtığında bedenine sıkı sıkı dolanan örtüsüyle yatağında buldu kendini.

"Bir rüya, aptal bir rüya," diye sayıklarken alnındaki ter boncukları sağanak olup yere düşmeye başlamıştı. Kâh yeşil kâh maviye renk değiştiren parlak gözleriyle soluğu buz gibi soğuk bir duşta almıştı. Eran, daha önce bu kadar gerçekçi bir rüya gördüğünü hatırlamıyordu. Soğuk su kendisine gelmesini sağlamıştı.

Kahverengi kanatlarıyla uyumlu siyah zırhını kuşanıp çalışma masasına geçmişti. Dün, yeni arf kutlamalarından sonra Mu'nun verdiği parşömeni okumuş kısa sürede bir cevap yazmıştı. Yazdığı cevaba şöyle bir göz atıyor zihnindeki düşüncelerden arınmaya çalışıyordu. Gelen Herradenler hakkında verdiği bilgiler, Andarun Kalesinde görevli hocalar hakkında detaylar ve son günlerde yaşadığı tatsız olaylar... Yazdığı yirmi üç satırla özetlemişti her şeyi. Mektubu yazarken Gar'hun'un söyledikleri kulaklarında çınlamış yine de bildiği her şeyi detaylıca yazmıştı. Alparin gelecek yerden sülin esirgemeyecekti Eran.

Herrum gezegeni hayat kaynakları Nebulio'nun mavi ışıklarını bir hafta boyunca perdeleyeceği için günün hangi vaktinde olduğunu söylemek oldukça zordu. İçindeki sıkıntı geçmeyince sandalyeden kalktı, pencereye yöneldi. Hava hala karanlıktı, ufuktaki kızıllığa rağmen yıldızlar gökteki yerini koruyordu. Koridorlardaki gürültünün artışıyla uyanma vaktinin henüz yeni yeni geldiğini anlamıştı Eran. Zihnindeki düşünceler dirilirken sessizce Kuzey Ormanı'na bakıyordu. Rüyasındaki gibi karanlıktı orman. Gerçi rüyasında gördüğü orman Kuzey Ormanı mıydı, bilmiyordu. Yine de rüyasındaki orman gibi serin ve son derece sessizdi. Nöbetçilerin öksürük ve adım sesleriyle sükûnet geçici olarak bozulsa da Andarun Kalesi de orman gibi fazla sessizdi. Tuhaf bir his kanat tüylerini diken diken etmişti. Zihnindeki kötü düşünceleri kovmak için derin bir nefes aldı. Bakışlarını ormandan çekerek doğuya, dağlara baktı. Herrum'un hilal şeklinde atmosferinden gezegenleri Hiddum'a yansıyan kızıllığı fark etti. Bu gecenin sonunda da yeni bir gün doğuyordu.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Where stories live. Discover now