Sen Benim Nefesimsin 2. Bölüm

En başından başla
                                    

Hala aradan bunca zaman geçmiş olsa bile babamın o yumuşak ve şefkatli sesini hatırlıyordum. Dünyanın en iyi babalarından biriydi. Kendi babasız büyüdüğü için bizim için önce baba sonra da her şey olmuştu. Kısa da olsa onun gibi bir babayla büyüdüğüm için şanslı hissediyordum kendimi. Keşke şimdi de yanımda olsaydı. Bana o yumuşak sesiyle ne yapmam gerektiğini söyleyebilseydi.

Babamı hatırladığımda gözyaşlarım daha da hızlandı. Bir zamanlar ne kadar mutlu bir aile olduğumuzu düşündüm. Şimdi ise tek başıma yaşam mücadelesi veriyordum.

Bir kaza hayatımızı baştan sona değiştirmişti. Kaza olduğunda Alman hükümeti bize sahip çıkmış babam adına iyi bir tazminat ödemişlerdi ama ablamda, bende reşit olmadığımız için sosyal hizmetler yurduna verilmiştik. O yıllar benim için en zor yıllardı. Hiç tanımadığım ailelerin yanına gönderilmeye başlanmıştım. Uyumsuz bir çocuk olduğumu söyleyerek beni geri gönderirler ve ben birkaç hafta sonra başka bir aileye giderdim. İki yıl işkence gibi geçtikten sonra ablam reşit olur olmaz beni yanına almış ve Türkiye'ye kesin dönüş yapmıştık. Elimizdeki parayla oturduğumuz bu evi almıştık. Ablamın oradan aldığı eğitimi burada yeterli olmayınca o da üniversiteye gitmişti. Hem çalışıyor hem de okuyordu. Kira vermediğimiz içinde aldığımız para bize yetiyordu. Bende Lise'deyken arkadaşlarıma Almanca ve İngilizce dersi vererek ona katkı sağlıyordum.

İlk geldiğimde buraya da uyum sağlayamamıştım. Okuldaki çocuklar sürekli olarak doğru düzgün Türkçe konuşamadığım için benimle alay ederler ve bana Almancı derlerdi. Kendimi aşağılanmış gibi hissederdim. O yıllarda oldukça yalnız bir çocuktum. Bu süreç lise yıllarına kadar devam etmişti ama yine de fazla arkadaşım hiçbir zaman olmadı. Değişik ailelerde yaşadığım o iki yıl boyunca insanlara güven sorunum oluşmuştu. Kimseye güvenmeyerek kendimi güvende hissederdim. Bu da çok arkadaş edinmeme hep mani bir durumdu.

Ablam okulu bitirdiğinde bir otelin revirinde çalışmaya başlamıştı. Hemşireydi, bende on yedi yaşındaydım o zaman. Hatta onun iş bulduğu gün benim doğum günümdü. O gün çarşıya çıkmak için onu beklerken sevinç içinde gelmiş ve iş bulduğunu söylemişti. Saçlarımı okşadığını ve beni öperek "Sen benim uğurumsun," dediğini daha dün olmuş gibi hatırlıyordum. En mutlu günümde onun mutluluğu ile sevincim ikiye katlanıştı.

Bir sene sonra lisenin biteceğini ve hep hayalini kurduğum Boğaziçi Üniversitesini kazanıp İstanbul'a gideceğimin hayali ile yaşıyordum. O zaman pastamdaki mumları üflerken bana bakarak gülmüştü.

"Sen üniversiteyi kazandığında, bu evi satıp İstanbul'a yerleşeceğiz," demişti.

O zaman ne kadar sevindiğimi hatırlamıştım. Hep gitmek istediğim şehir ve okumak için can attığım üniversite.

Yedi yıldır yaşadığımız bu yalnız hayatı belki İstanbul gibi bir şehirde yenebiliriz gibi düşünmüştüm. Keşke şimdi yanımda olsaydı da yine burada yaşasaydım. Benim için değişen bir şey olmamıştı. Ben burada yaşamaya devam ediyordum ama artık yanımda Sevgi yoktu.

Nasıl bu hale geldiğimizi bir türlü anlayamamış olmamda belki de benimde suçum vardı. Belki ona daha dikkat etmeliydim ama o kadar mutluydu ki hep bu mutluluğunu iş bulmasına yordum. Hiç aklıma aşık olabileceği gelmemişti.

Sevgi işe başladığında peri masalının gerçek olduğuna inanmıştı. Çalıştığı otelin sahibine aşık olmuştu. Tüm bunların ne ara olduğunu bile anlamamıştım. Bizim gibi kıt kanaat geçinen insanlara, o kadar zengin insanlar aşık olmazdı. Şimdi düşündüğümde belki de ablam kısacık hayatında gerçek mutluluğu bu adamda bulmuştu. Hayatının en güzel günlerini onunla geçirdiğine emindim. Bir süre sonra bu sevdadan benimde haberim olmuştu.

SEN BENİM NEFESİMSİN  *Raflarda*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin