Macera, Son ve Kuşlar...

Start from the beginning
                                    

Geçen yirmiye yakın yıl içinde birkaç devlet haritadan silinmişti. Amerika ayaklanma çıkaran siyahileri bastırmak için siyahilerin bulunduğu büyük bir toplama kampını vurmuş ve olanların önünü alamamıştı. İnsan gücüne karşı koyamamış ve onlara toprak vermek zorunda kalmıştı.

Arap ülkelerinde yeni Arap baharı dalgası yaşanmış ve diktatör baştan indirilmişti. Avrupa ülkeleri kriz yaşamış ve euro değer kaybetmişti. Dünya üzerinde Türkiye'nin de içinde bulunduğu Müslümanlar Birliği adında bir kuruluş ortaya çıkmıştı. Dünya çok değişmişti.

Araba durduğunda geldiğimizi anladım. Adamlar bana kapıya kadar eşlik ederken büyük binanın kapısından girdim. Görevliler tarafından uzun bir koridora yönlendirilince uzun ve boş koridorda topuklu ayakkabılarımın sesiyle yürümeye başladım. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde koltuğunda oturan Başbakan yerinden kalkmış ve benimle tokalaşmıştı. Karşılıklı oturup birşey içip içmediğimi sorunca istemediğimi söyledim.

Bir süre konuya nasıl gireceğine karar veremez gibi kıvranırken sonunda konuşmaya başladı. "Armina Hanım sizi buraya çağırmamın sebebi çok ciddi birşey." dedikten sonra rahatsızca yerinde kıpırdanıp "Milli İstihbarat Teşkilatı'mız bir istihbarat aldı. İsrail hakkında" diyince daha dikkatli dinlemeye başladım.

"İsrail ordusu nükleer silahlar için girişimde bulunmuş. Amerika'dan istedikleri, bir bayan askerin getireceği nükleer başlıkla çalışmalar yapacakmış ve MİT bu çalışmaların Filistin'e nükleer bomba atmak için olduğu bilgisine ulaştı." Kaşlarım çatılırken sinirle "İyi de bu nasıl olur? Nükleer silahlar yasak değil mi?" dediğimde Başbakan tedirgin bakışlarını üstüme çevirip "İsrail bu devletler arasında değil. Üstelik şu an büyük bir çöküşte. Son çare olarak nükleer silaha başvuracak." dediğinde yıkılmıştım. Tam herşey halloldu derken bu haberle yıkılmıştım.

Başbakan devam ederken "Amerika da bu girişimlerini destekliyor. Amaçları III. Dünya savaşını çıkarıp dünya haritasını kendi istekleri doğrultusunda değiştirmek." Duyduğum şeylerin dehşeti ile sarılırken "Be..benden ne istiyorsunuz?" diye sordum. Sırtını dikleştirirken "Sizden istediğim o Amerikalı asker yerine geçmeniz ve İsrail ordusuna girmeniz. Eğer şeytanın inine girersek yapabileceklerimiz daha kolay olur." dediğinde "Neden böyle birşey yapıyorsunuz?" diye sordum.

Tamam belki Müslümanlar Birliğine üyeydik ama bu kadarı Türkiye için fazlaydı. "Çünkü İsrail'in Filistin'den sonra ki hedefi biziz. Dünya üzerindeki pazarlarının çoğunu ele geçirdik. Böyle bir hamle bekliyorduk. Ama bu kadar büyük olacağını tahmin etmemiştik." dediğinde dehşet bir alayla gülüp "İyi de ben ne yapabilirim? Siz çok fazla film izlediniz sanırım. Ben nasıl İsrail Ordusu'na girebilirim? Hem MİT? Neden bu işi onlar yapmıyor?" dediğimde güldü.

"Asıl siz fazla film izlemişsiniz. Ajanlarımız girip bombayı oradan alamazlar. Biz FBI değiliz. Bombanın yerinde imha edilmesi gerekiyor. Bunun içinde bir uzmana ihtiyacımız var. Ve siz ülkenin en donanımlı bayan mühendisisiniz. Yani Amerikalı bayan asker ile yer değiştirebilecek en ideal aday." dediğinde yerimde doğrulup "Unutun bunu. Ben bir ajan değilim. Yapamam." dediğimde söze başladı.

"Sizi seçmemin başka bir sebebi daha var. Hakkınızda araştırma yaptım. Üniversite yıllarında Gazze için yaptığınız çalışmaları öğrenince ben de düşündüm ki...kabul edersiniz. Ama yok o kadar insan ölsün diyorsanız sizi zorlayamam. Buyrun gidebilirsiniz. " dediğinde tekrar koltuğuma oturdum. Nereden vuracağını iyi biliyordu.

"Amerikalı askerle nasıl yer değiştiricem ki? Amerikanın istihbaratı daha kuvvetli. Beni hemen yakalarlar." dediğimde biraz öne doğru eğilip "Ayarladık. Amerika, Rusların ve Almanların haberi olmaması için askeri sivil uçakla yolluyor. Üç gün sonra kalkacak uçakta siz de olacaksınız. Ve adamlarımız da.

İNTİKAM; Gazze'nin KuşlarıWhere stories live. Discover now