20/Bir cevabım var mı?

Start from the beginning
                                    

Kartal'ın durumu da Nilüfer'den farklı değildi, kız öyle kırgın görünüyordu ki çocuk çaresizliğiyle yanında oturmaktan başka bir şey yapamıyordu. İdil'in geldiğini saklamaması gerektiğinin farkındaydı ama nasıl söyleyeceğini bilememişti. İdil aklına geldiğinde, yeniden midesine dünya büyüklüğünde bir taş oturduğunu hissederek ellerinin buz kesmesine neden olan endişenin geçmesi umuduyla derin bir nefes aldı. En azından, Nilüfer'in İdil'le ikisi hakkında yanlış düşüncelere kapılmasına engel olacak kadarını anlatması gerektiğine karar vererek gözlerini kapattı.

Düşündüklerini uygun olarak konuşmaya niyetlendiği sırada araba kontrollü bir frenle yol boyunca sıralanan bahçeli evlerden birinin önünde durdu. Nilüfer geldiklerini fark ederek bakışlarını arabanın içine çevirdi, Kartal'a bakmadan "İyi akşamlar," diye mırıldandıktan sonra kendi tarafından kapıyı açıp arabadan indi.

Kartal da kızla birlikte inerek "Nilüfer," diye seslendi. Ardından kızın bir anlık duraksamasından faydalanarak büyük adımlarla aradaki mesafeyi kapattı. Öne doğru attığı birkaç küçük adımla Nilüfer'in arkadaki bahçe duvarına gerilemesini sağladıktan sonra başını öne eğdi, kızın kokusu ruhunu en dip köşelerine kadar dolaşarak tüm köşelerinde çiçekler açarken "Nil," diye fısıldadı; üzerinde tuhaf bir hal vardı, sarhoş olmuş gibiydi. Başını iyice öne eğerek alınlarının birbirine yaslanmasını sağladı; Nilüfer'in, teni üzerinde ılık, şifalı bir etkisi vardı. "Özür dilerim. Ben..."

Nilüfer'i anın büyüsüne; adamın derin etkisine kapılıp gitmemek için alıkoyan tek neden birilerinin onları göreceğinden duyduğu korkuydu. Zorlukla yutkunarak bakışlarını etrafında gezdirdi. "Kartal..." Titreyen kirpiklerini güç bela birbirinden ayırarak kuruyan dudaklarını ıslattı. "Biri görecek, lütfen."

Adamın, kıza yakın olmaktan başka düşünebildiği bir şey yoktu; anlaşılan düşünmek için yaratılan hücrelerinin hepsi Nilüfer'in kokusu nedeniyle tüm işlevlerini yitirmişti. Kızın sözleri beyninden anlamlı bir yere oturduğunda, istemeyerek de olsa kendini geri çekti. Aralarına, Nilüfer'in kendisini güvende hissedeceği bir mesafe koyduğuna kanaat getirdiğinde başını kaldırıp göz göze gelmelerini sağladı. "Elin iyi mi?"

Nilüfer sessizce başını salladı, aslında konuşmaları gereken bir sürü başka şey vardı ama Kartal bu soruyu öyle bir sormuştu ki sanki yeryüzünde elinin iyi olmasından daha önemli bir şey yoktu; haliyle cevapsız bırakmaya yüreği el vermemişti. Aralarındaki kısa sessizlik annesinin sesiyle bölündüğünde hızla Kartal'dan uzaklaşarak başını sesin geldiği tarafa çevirdi Nilüfer. Annesi, tam çöpü çıkaracak zamanı bulmuştu.

"Anne," diyerek durumu toparlamak istercesine gülümsedi. İstemsizce çatılan kaşlarıyla "Sen niye zahmet ettin?" diye sordu. "Ben çıkarırdım çöpleri."

"Ne olacak çiğdem çiçeğim," derken sevgiyle gülümsedi kadın. "Elime mi yapışacak sanki?"

Nilüfer, annesinin tatlı bir merakla harelenen, kaçamak bakışlarının bir adım geride bekleyen Kartal'ın üzerinde dolandığını fark ederek "Anne," diye konuştu. "Seni patronumla tanıştırayım, Kartal Bey." Ardından bakışlarını, bir adım öne çıkarak tam yanında durmaya başlayan adama çevirdi. "Annem, Nermin."

Adam, samimi bir gülüşle kadına elini uzattı. "Çok memnun oldum, Nermin Hanım."

Kadın zarif bir hareketle başını yana eğerek "Ben de çok memnun oldum," dedikten sonra kızına döndü. "Kızım, niye yolun ortasında bekletiyorsun patronunu?" Ardından, bakışlarını tekrar Kartal'a çevirdi. Mahcup bir gülüşle "Kusura bakmayın, evladım," diyerek tatlı bir sitemle Nilüfer'e gözlerini devirdi. "Buyrun, içeri geçelim. Olmaz böyle ayaküstü."

SevdakederWhere stories live. Discover now