16| çiçek mezarlığı

Zacznij od początku
                                    

Birkaç saniye sessiz kaldı. Sabırla onu bekledim. Ellerindeki ve çenesindeki kanları hâlâ görebiliyordum. Gözlerimi ellerinden çektim ve titrek bir nefes aldım. Bu tarz şeylere alışık değildim ve kan görünce aklıma gelmemesi gereken şeyler geliyordu.

"İşim vardı." Dedi sadece. Bu şekilde üstü kapalı konuştuğu zaman ona sinir oluyordum.

"Orada mı?"

"Orada."

"Peki bir şeylere engel oldum mu?" Tereddütle dudağımı dişlerken bana kızgın olmaması için içten içe dua ediyordum. Onun öfkesini istemiyordum. 

Duraksadı ve sonra derin bir nefes aldı. "Hiçbir şeye engel olmadın." Dedi. Kalbimin üzerine binen yük biraz olsun hafiflemişti.

"O adam kimdi?"

Gözlerini bana çevirdi ve göz göze gelmemize neden oldu. Koyu renk gözleri bir girdap gibiydi. İçine çekiyor ve çıkılmaz bir duruma sokuyordu. Nefesim kesildi.

"Bilmen gereken biri değildi." Bana doğru döndü ve gözlerini yüzümün sınırlarında gezdirdi. Beni bu şekilde incelemesi kalbim için hiç de sağlıklı bir durum değildi. Biraz sonra Evren ile aramıza düşebilirdi. Tam olarak ortamıza.

Onu görmezden gelmeye çalıştım. Şu an için önemli olan şey aklımdaki sorulardı, kendimi buna inandırdım ve bir kere daha dudaklarımı araladım.

"Tehlikeli biri gibi duruyordu." dediğimde dudakları usulca yukarı kıvrıldı. Küçük bir gülümseme dudaklarına yayıldığında gözlerimi ondan alamadım. Mutluluk gülümsemesi gibi değildi, alaycı bir gülümsemeydi ama bu hali bile güzel görünüyordu.

"Sence yerde ölü gibi yatan o adam tehlikeli miydi?" diye sordu keyifle. Ne demek istediğini anlamıştım. Onu öldüresiye dövmüştü, o adam Evren'e karşılık bile verememişti ve benim adamı tehlikeli görmem aslında bu durumda biraz mantıksızdı. Asıl tehlike yanımda yatan adam mıydı? Kalbim bunu şiddetle reddediyordu. O adamla arasında bir durum vardı. Benim bilmediğim ve belki de bilmek bile istemeyeceğim ciddi bir durum. Yine de gözünün bu kadar dönmesine anlam veremiyordum.

"Öyle görünüyordu." Kuruyan dudaklarımı yalayıp duraksadığımda ne demem gerektiğini düşündüm. O garip adam Evren'e zarar verebilir miydi? Evren'den o dayakların acısını çıkarmak isteyebilir miydi? Bunları düşünmek dehşete düşmem için yeterliydi. "Sana bir şey yapar mı?" diye sordum düşünmeden.

Evren duraksadı. Neden bu soruyu sorduğumu merak ettiğine emindim. Eğer bunu sorarsa ona vereceğim cevabın açık olacağını biliyordum. Ona yalan söylemek, kem küm etmek istemiyordum. Madem o açık bir şekilde her istediğini, her düşündüğünü söyleyebiliyordu, bunu ben de yapabilirdim. Derin bir nefes aldı. Dudağındaki gülümseme biraz sönerken, "Yapamaz." Dedi, kendinden oldukça emin çıkan sesi kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Nasıl bu kadar emin konuşabiliyordu? Bundan asla emin olamazdı. O adamları gözümle görmüştüm. Bir mafyanın yanında çalışıyor olabilirlerdi, tefecinin adamları olabilirlerdi. O uçuk dizilerdeki gibi adamları kesip biçiyor olabilirlerdi. Evren'i bir depoya kapatıp ona zarar vermek isteyebilirlerdi.

Düşüncelerimin gittiği yolu fark edince kendi kendimi susturdum ve bu saçma fikirlerimin üzerine kocaman bir çizik attım. Böyle şeyler sadece filmlerde mi olurdu bilmiyorum ama Evren'in bu tarz bir olaya bulaşmamış olduğundan emindim. Onun hayatı düzgündü. Sevgilisi vardı, bir işte çalışıyordu. Yani hayatının düzgün olması için her şeye sahipti. Üstelik bir mafyaya bulaşması için ortada hiçbir sebep bile yoktu. Sadece bir tesadüf olduğunu varsaydım. Bu akşam olan şeyler kocaman bir tesadüftü belki de.

Karanlıkta Dans EtmekOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz