iki

8.4K 889 243
                                    

Onunla arkadaş olmak, ikimiz için de bir yerlerde bir şeyler tarafından belirlenmişti. Bu yüzden daha okulun ilk gününden aynı sırada oturmuştuk. Bu yüzden yağmurlu bir günde okula beraber geç kalmıştık. Bu yüzden onunla annelerimizden gizli kasabanın çıkışındaki atari salonuna giderdik.

Uzaktı fakat en büyük eğlencemizdi. Taehyung'un yorulmaması gerekirdi, ani bir kriz geçirirse hiç iyi olmazdı. Yarım saatlik yolu bisiklet ile giderdik, ben sürerdim. İlk denemelerimizde arkadaki sepete otururdu fakat bu onu rahatsız ediyordu. Beraber, oturabilmesi için bir düzenek kurmuştuk. Böylece hem oturturken acı çekmiyordu hem de ben daha rahat sürmeye başlamıştım. Yani, o öyle söylerdi. Kendisi de sürmek isterdi fakat ona izin veremezdim.

Rutin olmuştu. Çarşambaları okulumuz erken biterdi. Evden yolda yemek için bir şeyler yürütür, yola çıkardık. Bazen annem çörek yapmış olurdu, Taehyung annemin çöreklerini çok severdi. Bazen de o annesinin yaptığı keklerden alırdı. Genelde meyve getirirdi, meyve yemeyi çok severdi. O arkada kendisi yer, benim yemem için de küçük lokmaları ağzıma uzatırdı. Şarkılar söyleye söyleye sürerdik. Ona hiç söylemedim ama atari salonundan ziyade o yolculuk daha çok eğlendirirdi beni.

Bir zaman sonra her hafta gitmemeye başladık. Solunum yolunda sıkıntı vardı, bir hafta gelmedi okula. Oksijen maskesi olmadan gelemezdi ve o zamanlar taşınabilir bir düzeneği yoktu. Dönüşte onlara gider, okulda ne yaptığımızı anlatırdım. Çok ilgilenmezdi bunlarla ama yine de onunla bir şeyler paylaşmak isterdim. On yaşındaydım ve tek arkadaşımdı. Paralel evrenler, evrim teorisi, ülke ekonomisi, onunla her şeyi konuşmak istiyordum.

Kanepede uzanırken annesi bize ılık süt getirmişti. Televizyonda bir çizgi film dönüyordu, ne olduğunu hatırlamıyordum. Bardaklardan birini ona uzattığımda maskesini indirmişti.

"Öğle yemeklerinde seni yalnız bıraktığım için özür dilerim."

"Bu özür dilenecek bir şey değil, Taehyung."

"Atari salonunu da özledin." Dili ile dudaklarının üzerine bulaşan sütü temizlediğinde ben de büyük bir yudum alıp bardağı sehpaya bıraktım.

"Özlemedim dersem inandırıcı olmaz. Ama bak, öğle yemeği yerine ikindi atıştırmalıklarında beraberiz. Atari yerine televizyon var." Nefes alışverişleri derinleştiği vakit uzanıp maskesini taktım.

"Nesneler, mekanlar değişebilir. Bu hiç önemli değil, Taehyung."

O haftadan sonra atari salonuna hiç gitmedik. Çünkü durumu iyi değildi, her an yardıma muhtaç olabilirdi ve bunu riske atamazdım. Başına bir şey gelmedi fakat gelebilme ihtimali beni tedirgin ediyordu. Okul bahçesindeki bankta da mutluyduk, sorun değildi.

Şehre ilk kar düştüğünde, öğretmenimiz ev ödevi için ailemizi anlatmamızı istemişti. Bunu duyduğumuzda birbirimize baktık, diğer çocuklar sevinçliyken biz sadece birbirimize bakmıştık. O gün eve dönerken hiç konuşmadık. Mola yerlerimizde bile sessizdik. Son yola geldiğimizde o sağa dönmüştü, ben yokuş yukarı devam edip eve girmiştim. Ertesi gün okula gitmedim, Taehyung da gitmemiş. Sonra da haftasonu gelmişti.

Pazr günü öğleden sonra kapı çaldı. Ben salonda kitap okuyordum, Taehyung elinde bir poşetle yanımda belirdi.

"Sana kağıttan gölgeler yapmayı öğreteceğim."

papir skyggerWhere stories live. Discover now