Bölüm 1: İstenmeyen Ziyaretçi

123 9 4
                                    

Sıra dışı olmayı kaldırabilmek güçlü bir kişilik arz ederdi.

Audrielle Langdon, çeliktendi- hayır, onu bu kadar sert tarif etmek karakterini yanlış tanımlamak olurdu. O en çetin kışların bile solduramayacağı bir çiçekti. Karanlığa meydan okuyan cüretkar bir mum ışığıydı. Görünümü en yumuşak pamukları andıran bir buz parçasıydı.

O sabah da risk unsurunu bir hiçe sayarak pek minik kliniğinin kapısını hastaları ağırlamak üzere açmıştı. Burası hasta bakılan bir yer olduğu kadar eczaneydi de. Çeşitli bitkiler rafları boydan boya kavanozlar içinde doldurur, çocukların ilgisini çekerlerdi. Bazen anneleri çocukları içerideki kurutulmuş yahut farklı sıvılar içinde korunan bitkileri, güzelce muhafaza edilmiş hayvan ölülerini görmeye getirirlerdi. Audrielle, hastası olmadığı zamanlar bu küçük turları kabul etmekteydi. Şen şakrak halleriyle bu afacanların kliniğin kasvetli havasını götürüp bir müze gibi görünmesini sağladıklarını düşünürdü.

Eylül ayının son günlerini haberdar eden soğuk hava, pencereyi açmasıyla kumral saçları arasından dolanıp tavana astığı bitkiler arasına vardı. Bugün rüzgar oldukça şiddetliydi. Demetler halinde topladığı dallar bir o yana bir bu yana savruluyordu. Şimdi de sürgülemediği için tahta kapı eşiğe çarpıp durmaya başlamıştı. En sonunda pes ederek pencereyi kapattı ve eline aldığı bir kovayı kapıyı ağzına kadar açıp kapanmasın diye ucuna iliştirdi.

"Günaydın, Bayan Langdon." Küçük köylerinin muhtarı –kendisi kurucu aileden olduğunu iddia etmeyi severdi- Harry Kendall kendisini selamlamak üzere kapısına gelmişti.

"Günaydın, Bay Kendall."

"Pek neşeli bir gün değil." demişti adam yüzüne zar zor yerleştirebildiği bir gülümsemeyle. Fazla kilosu, kısa yürüyüşler yaparken dahi yakasını bırakmıyordu. Suratı kıpkırmızı olmuştu ve tebessüm namına şekillendirdiği dudakları şimdi hızlı hızlı nefes aldığını gösterircesine değişmişti. Fötr şapkasını çıkarmış, ufuklarda rüzgardan ötürü dalgalanan ağaçları gösteriyordu.

"Benim kapalı havalarla bir sıkıntım yoktur, efendim." diye cevap verdi Audrielle. Bu doğruydu, havalar onu pek de etkilemezdi. Ne buz kestiği günlerde yazın ne de kavurucu sıcaktan çok terleyip çarşaflarını her gün değiştirmek zorunda kaldığında kışın hayalini kurardı. Ayak uydurmayı seven birisiydi.

"Anlıyorum, anlıyorum." dedi Kendall samimi bir tavırla. "Dün benim evlat koşarken ayağını sakatlamış." Kendall ailesinin üç yetişkin çocuklarının yanında bir de 11 yaşındaki pek bir hınzır oğulları vardı, "Onu birazdan getirmeyi arz eylerim."

"Buyurun, getirin minik Steve'i."

"Güzel, güzel. Biliyorsunuz yerinde hareket etmeden durmak onun için çok büyük bir işkence." Şimdi büyük bir sır veriyormuşçasına öne eğilmişti, "Geceyi zor atlattık."

Audrielle olanları tahmin edebildiğinden gülmüştü. Bir çocuk sahibi olmak, diye düşündü. Kendisi, 19 yaşlarının sonundaydı. Başka bir kadın onu çoktan evde kalmış dahi sayabilirdi fakat umurunda değildi. O evlenmek istemiyordu ki! Elinden geldiği kadar çok insana yardım etmek, para biriktirmek, sonra güzel manzaralı bir evde inzivaya çekilmek istiyordu birkaç hizmetçiyle. Aslında bu planının tamı tamına işliyor olduğunu söyleyebilirdiniz. O güne kadar.

Uzun boylu, sopa yutmuş kadar dik duran bir adam yanlarına doğru ilerlemekteydi. Favorileri beyazlamış, saçının geri kalanı kuzguni bir siyahtı. Kafasına geçirdiği şapkanın oval kısmı gerektiğinden fazla büyüktü. Yuvarlak, kalın çerçeveli gözlüğünün içerisinde gözleri küçücük gözüküyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 26, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DokunuşWhere stories live. Discover now