COUNTING STARS

782 12 1
                                    

Okulumun ilk yılı bitmişti. Üniversite gerçekten de çok farklı bi yerdi. Özellikle Türkiye'de okuyosanız daha da farklıydı. İstanbul'da özel bi üniversitede ingilizce tercümanlık okuyodum. İngilizcenin yanında italyanca ispanyolca ve almancayı da son derece iyi konuşuyodum. O yaz staja başlıcaktım. Babam Türkiye'nin zenginlerinden olduğu için torpilliydim. Biliyorum diğerlerine haksızlıktı ama babalar kızları için herşeyi yapardı. Ve benim babamda bu stajı ne kadar çok istediğimi biliyodu. Babamın yakın bir arkadaşının yanında çalışıcaktım 3 ay boyunca. Babamın arkadaşı ünlülerle çalışır, konserlerini düzenler, yurtdışından gelen ünlülerin Türkiye'de en iyi şekilde vakit geçirmelerini sağlardı. Ee tabi onları anlayabilmek için benim gibi bi tercümana ihtiyaçları vardı. Böylelikle staj maceram başlamıştı. İlk iş günüm çok hareketli geçmişti telefonlarım susmak bilmemişti. Bütün ekip beni arayıp bana ihitiyaçları olduklarını söylüyordu. Hala çok uykum vardı. Saat daha 7'ydi. Tanrım şimdi nasıl hazırlanıpta gidicektim. Bir de trafik vardı tabi. Saat 8'de orda olmam mümkün değildi. Ama babama kendimi kanıtlamalıydım. Evet bu işi torpille almış olabilirdim ama en iyi şekilde yerine getirip hakettiğimi göstermeliydim herkese. Bir çok insan şımarık olduğumu düşünürdü. Aslında haklı oldukları noktalarda vardı. Ama hayır o kadar da şımarık değildim. Sadece babama şımarırdım. Babam bu dünyadaki herşeyimdi. Annemi küçük yaşta kaybetiştik. O günden sonra babamın bütün hayatı ben olmuştum. Benim kahramanımda babam. Vee işte o kahramanın sesi.. "Irmak, ilk gününde seni bırakmamı ister misin?" hadi ama baba çocuk muydum ben, okulun ilk günü müydü bu? O sırada odamın kapısı çaldı. Kapıdaki Aylin'di. "Irmak hanım babanız kahvaltı da sizi bekliyo efendim"  "Hazırım bile iniyorum" dedim odadan fırlayarak. Ahh ne kadar da unutkandım; Çantaam. Tekrar odama yönelirken Aylin'in çantamı getirdiğini gördüm. Aylin benim düşüncelerimi mi okuyodu? Çantayı alırken yanağına bi öpücük kondurup  "Bitanesin Aylin" dedim tüm neşemle. Ve merdivenlerden ceylan misali sekerek indim. "Güüünaaayydııın" sesim bütün evde yankılanmıştı.Kahvaltıya oturamadan masadaki yemeklerden attım ağzıma. "Geç kalıyorum çıktım ben" kapıya doğru yönelmiştim ama yırtamamıştım. "Dur bakalım küçük hanım beni öpmeden nereye?" nasıl unuturdum babamın şans öpücüğünü? tekrar masaya dönüp babama sarılıp kocaman öptüm. "artık çıkmalıyım şans dile"  "küçük kızıma güveniyorm ben" cidden mi baba küçük mü? kaç yaşındaydım. Neyse bu konuyla şuan vakit kaybedemezdim. Can garajdan arabamı çıkarmıştı. Doğruca arabaya atlayıp yola koyuldum. Bu trafikte neydi şimdi? Tamam İstanbul'un trafiğine alışmıştım ama saat daha 7.30'tu. Bu insanlar bu saatte yollarda napıyodu? uyumak varken erkenden uyanmak niyeydi? o sırada "Salaksın Irmak" dedim kendi kendime. Sen niye bu saatte burdaydın o zaman uyusaydın ya. O insanlarda senin gibi işe gitmeye çalışıyolar işte. Yolda vakit geçsin diye son ses "counting stars"  şarkısını açtım. Bu şarkıyı çok seviyordum. Hemde uykumu açmaya çalışıyodum. 

.... ooh be nihayet havaalanına gelmiştim. saat 8.30 olmuştu. Tanrım ilk günden geç kalmıştım. Ama benim suçum değildi. Uçan arabalar henüz icat edilmedi ne yapabilirdim ki diye düşündüm. Bütün ekip karşımdaydı. ne oluyodu böyle bugünün önemi neydi? Sanırım Obama geliyodu. Bu kadar hazırlık başka kime yapılırdı ki? Ekibin yanına giderken aklımda bir sürü soru vardı." Bu da ne ne oluyo burda" diye sordum ama gitmemiz gerekti ve ben soruma cevap alamamıştım. Yolcu çıkışının oraya gittiğimizde karşılaştığım  manzara beni şok etmişti. "Aman Tanrım" bağırmaktan alıkoyamadım kendimi binlerce kız çığlık çığlığa yığılmıştı. Tamam şimdi daha da merak etmiştim kimin geldiğini. O sırada kapı açıldı. "BU BİR ŞAKA OLMALIYDI!!!! BEN HALA UYUYO MUYDUM YOKSA? EVET EVET UYUYORDUM!! ŞİMDİ GÖZLERİMİ KAPATICAM VE YATAĞIMDA UYANICAM. HAYIR HAYIR HALA BURDAYIM HALA KARŞIMDA. kAFAYI YEDİM SANIRIM PSİKOLOGA GİTMELİYİM !?!!!"  Ben boş boş bakıp kendi içimde bi savaş verirken yanıma geldi. Elimdeki kağıt kalemi alıp imza attı. Ve yürümeye devam etti. Şok etkisinden çıktığımda kağıda bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştım. İmza mı atmıştı bu da neydi şimdi?  Yoksa beni hayranlarından biri mi sanmıştı? Evet öyle sanmıştı. Elimdeki kağıdı imzalamıştı bu yüzden. Ama ben onun hayranı değildim. Yani şey evet hayranıydım aslında ama hayır şuan hayran olarak bulunmuyorum burda ama evet hayranıydım. Ben gözlerime inanamıyordum Ross Lynch ve grubun geri kalanı burdaydı yanımda ve bende onların tercümanı olucaktım. Bir hafta boyunca birlikte vakit geçiricektik. Bu fikir kafama dank ettiğinde çığlığı bastım. Ve Ross dahil herkes dönüp bana baktı. O kadar mı yüksekti sesim. İçimden sevinmeyi hiç bilmiyordum ben. Duygularımı gizleme konusunda tam bir yeteneksizim.Aptal!!! Aptal!!! Aptal Irmak!!! Ne diye çığlık atarsın ki rezil oldun işte seni çılgın hayranlarından biri sanaması yetmedi galiba.Bi yandan kendime kızmakla meşgulken koşarak Ross'un yanına gittim. "B-ben şey yani s-sen yanlış anladın beni ben 1 hafta boyunca tercümanlığını yapıcam" anlamayan gözlerle boş boş baktı. Tabi bakardı çünkü gerçekten de anlamamıştı. Bunların hepsini Türkçe söylemiştim. Bu gidişle benim söylediklerimi çevirmek içinde birine ihtiyaçları olucaktı. Derin nefes alıp dağılan dikkatimi topladım. Herşeyi en baştan bu sefer İngilizce anlattım. Halime o bile gülmüştü. Al işte kendimi rezil etmekten başka bir şey yapmamıştım yine. OFFF bu gidişle babamı hayal kırıklığına uğratıcaktım. Silkelenip kendime geldim ve bi anda ciddileştim. "Arabanız çıkışta bekliyo" Grupla birlikte çıkışa doğru ilerlerken en havalı yürüyüşümü sergileyerek korumaları geçmeye çalışan hayranlara zafer benim bakışı attım.Bu oldukça kibirli bi bakış olmuştu ama bu durumdan rahatsız olmamıştım. Yerimde kim olsa aynı havaya girerdi. Çıkışa geldiğimizde araba bizi bekliyodu. Arabaya bindik ve kalıcakları otele doğru yola çıktık. Bu arada ben hem tercümanlıklarını yapıcam hemde bir hafta boyunca rehberleri olucaktım. Tüm İstanbul'u gezdiricek en güzel Türk yemeklerinden yediricektim. Arabada gruba bir haftalık programı genel hatlarıyla anlattım. Tabi program onlara bağlıydı. İstedikleri yerlere gidip istedikleri şeyleri yapabilirdik. O sırada araba durdu. Otele gelmiştik. Onlarla tam anlamıyla tanıştığım söylenemezdi sadece iş boyutunda sohbet etmiştik. Bu yüzden bir haftalarını geçiricekleri kişiyi tanımak istediklerini söylediler. Böylece akşam yemeği için sözleştik. Onlar dinlenmek için odalarına çkarken bende eve gitmek için yola koyulmuştum.

COUNTING STARSTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon