2

291 19 0
                                    

Bugün okulun ilk günü olduğundan Anayasa dersi haricindeki derslerin hocaları gelmemişti ve biz de fırsattan istifade Nişantaşı'nda saatlerce sürtme fırsatı bulmuştuk Eylül ve Alper'le.

Yorgun argın evime geldiğimde saat 11'i gösteriyordu. Bu şehirde yalnız yaşamak ara sıra yıpratıcı olsa da bu evi sığınağım gibi hissediyordum, garip bir şekilde yuva olmuştu bana. Vitrin gezmekten ayaklarım ölü gibiydi kendimi hemen kanepeye attım, sesimi duymasıyla kendini kucağıma atması bir olan minik dostum Misha'ya sarılıp koltuğun üzerinde iyice yayıldım. Allah'tan sabah okula gitmeden önce onunla bir saatlik bir yürüyüş yapmıştık da şu anda onun enerji patlamalarına maruz kalmıyordum.

Gözlerimi  tavana diktim ve Asena belirdi istemsizce aklımda. Bugün kendime belli belirsiz bir itirafta bulunmuştum. Aslında böyle bir kadınla birlikte olmanın beni cezbettiğini düşünürken aynı zamanda spesifik olarak Asena'yı kastetmediğimin farkındaydım. Burada söz konusu olan durum nasıl desem, doğal seçilimin ta kendisiydi. Hayatın birden bire ikon olarak bana sunduğu bu kadın imgesini, rol model olarak benimsemeyi yediremeyecek kadar kendime de hayrandım ve zihnimde böylesi mükemmel yansımaya sahip olan bir şeye sahip olmayı, bu dünyadaki her canlıdan çok hakettiğimi düşünecek kadar da megaloman belki. Buradaki ironi hem kendimi hem de bu kusursuz imgeyi birer lütuf olarak görmemdi.

Kolay bir insan sayılmazdım, kolaydan haz eden bir insan olduğumu da söyleyemem. Dünyevi değerlere bir şekilde taş bağladı gönlüm, ne zaman olduğunu anlayamadığım bir anda. Bu yüzden hayatta ciddiye aldığım çok az şey vardır, maalesef yüzümden alaycı gülümsememin silindiği an sayısı da toplasam bir elimin parmaklarını geçmez. Bu yüzden belki de takılı kaldım bugün Asena'ya bu kadar. Gözlerinde gördüğüm alaycılık o kadar sahiciydi ki, ben kafamın bu yapısı yüzünden delirmemek için her gün ciddi savaşlar verirken, onun dengeleri mükemmel bir sulh içinde sağladığını, üstüne üstlük her şeyi tiye alıp aynı anda kusursuz bir biçimde domine edebildiğini görmek bende derin kıskançlıklar ve derin hayranlıklar uyandırdı.
Bu konulara dalarsam sabaha kadar uykunun kapıma uğramayacağını bildiğimden buna bir son verdim. Soğuk bir duşun ardından yorganımın altına sinip kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

***
Okulda geçirdiğim şu son üç günde Asena'yla ilgili sağdan soldan bilgi topladım. Bu şekilde detektifçilik oynamayı kendime pek yakıştıramasam da içimdeki sonsuz merak duygusu sürekli galip geliyordu ve ben onunla mücadele etmekten sıkılmıştım.

Düşündüğümün aksine 32 yaşındaymış bu durum beni şaşırtsa da yukarıdan bir yerlerden sağlam torpili olduğu konusunda yanılmamışım. Hoş bu yine de kafasının zehir gibi olduğu gerçeğini ekarte edemedi. Yüksek lisansını Amerika'da yapmış, ardından bir süre holdinglerde yöneticilik yapmış. Söylenenlere göre çok parlak bir kariyer çizelgesi olmasına rağmen kendisi pek bir maymun iştahlıymış ve sürekli yeni heyecanlar peşindeymiş. Okulda da üçüncü senesi olmasına rağmen başta öğrenciler olmak üzere kendini herkese sevdirmeyi başarmış.

Anlatılanların doğrultusu bu yöndeydi her önüme gelene onu soruyordum resmen. Konuştukça konuşasım geliyordu onun hakkında, iki günde en büyük fanı oldum çıktım kadının. Bugün anayasa dersi öğleden sonra 2'deydi. Dersten önce Helinlerle yemek yiyip kahve içtik ve biraz geyik muhabbeti yaptık. Bugün Eylül'ün doğum günü olduğundan akşam için dev büyük organizasyon yapılmıştı. Dev büyük organizasyon dediğim de gidip mekanda rakı içecektik işte. Plan program netleşince dersin başlama saati geldiğinden uça uça amfiye doğru ilerledim. Bendeki bu adalet aşkı son zamanlarda gözünden kaçmamıştı tabii canım arkadaşlarımın, laf sokmayı ihmal etmediler.

Amfiye gidip bir köşeye oturdum. İki üç kişi laf atsa da çok algılayabilecek bir konumda değildim. Avına saldırmayı bekleyen bir avcı gibi sinsi sinsi bekliyordum Asena'nın gelişini. Sonunda beklediğim topuk sesleri odayı doldurduğunda yine sapıtmıştım işte gerçeği. Av mıyım avcı mıyım hepsi iç içe giriverdi. Ben 22 yıllık hayatımda böyle bir benlik sapması yaşadığımı gerçekten hatırlamıyorum ve bu yüzden çok daha sinir bozucu hale geliyordu fiilen bile tanışmadığım bir kadının, üzerimde bu tarz etkiler yaratması.

Dersi anlattığı süre boyunca bir gözüm tavanda dua edip durdum göz göze gelelim diye. Hatta sorduğu birkaç soruya cevap vermek için el bile kaldırdım sırf karşılıklı bir iletişimimiz olabilmesi için. Fakat tabii 200 kişilik amfinin içinde beni fark etmesi mümkün olmadı. Ders bittiğinde herkese iyi günler dileyip çıktı sınıftan. İçimde tarif edilemez bir öfke barındırıyordum, karşılıksız kalan girişim çabalarım ister istemez egomun çatlamasına sebep olmuştu. Bu saçma duyguları hissetmeme vesile olduğu için nefret ediyordum ondan.

Sonra bir an için durup hayretler içinde baktım hafiften delirmeye yüz tutmuş benliğime. Resmen varlığımdan dahi haberi olmayan bir kadına kendi kendime sinirlenip trip atıyordum. İleride tam anlamıyla delirdiğimde sürekli "Bugünlere kolay gelmedik." diye bağıracağım.

AuraWhere stories live. Discover now