17. BÖLÜM "YAKIŞIKLI BEBEK"

Mulai dari awal
                                    

"Tamamdır. O kadar uğraştım, yüzünü bana dön bari."

"Peki hanım evladı." Sadece yüzümü değil, bedenimide Yaman'a döndüm, ellerimi başımın altına aldım, aynı pozisyondaydık tek fark onun dirseğinin üstünde durmasıydı. "Beni evine getirdin, aklım başıma geldiğinde kıçını tekmeleyeceğim."

"Yine mi tehdit?" Başını iki salladığında içini çekti. "İçki içince ağzın çok boş laf yapar oldu."

"Senin kokmuş ağzından, küflenmiş laflarından iyidir." Sert tuttuğum sesime çatık kaşlarım eşlik etti, Yaman iki kaşımın ortasındaki ince yarığa parmağını uzatınca kaşlarımı sakın babında yukarı kaldırdım. Havada asılı kalan eli yönünü değiştirdi, alnıma düşen kalın saç tutamını parmaklarının arasına aldı, biraz okşadı, sonrada geriye itti. Koklamak istediğini hissettim, o kadar ileri gitmesine müsaade edemezdim. Şimdilik sadece okşayabilirdi.

"Dalgalı saçların yumuşak, kökleri ince ve güzel kokuyor olmalılar."

"Şampuanımı yeni değiştirdim, bilemem." Yalan söylemekte üstüme yoktu. Yıllardır aynı sabunu ve şampuanı kullanıyordum. Yaman ileri gitmesin diye zihnimde açılan kapıdan geçtim, şeytana yine uydum ve elime hiçbir şey geçmemişti, günahın renginden başka, kefaretini kendimi koruma güdüsüyle ödeyecektim sanırım.

"Ben sana ait has kokudan bahsediyordum, kullandığın şampuanla ilgili değilim."

Omuz silktim. Keyfi bilirdi.

Saçlarımı okşamayı bırakıp yüzüme geçti, şakağımdan inen işaret parmağı kavis çizip elmacık kemiğime tırmandı, burun kemiğimden yükselip ucundan indi ve soluğu dudak kıvrımımdaki çizgilerde aldı. Sessizce, büyük bir heyecanla üst dudağımın etine dokunduğunda parmağını ısırdım, nefesi kesildi, çekmeye çalışınca dişlerimi iyice ucuna geçirdim. Yaman'ın dudaklarından savrulan küfür boğuk çıkan sesiyle eridi, şiş parmağını düşlerimin arasından çekince dediklerinden hiçbir şey anlamadım. Korkudan geri çekildi, elini havada hızlandırılmış yelpaze gibi salladı.

"Canın mı yandı bebiş?"

"Sen..." Dişlerini sıkıyordu, bana söyleyecek özlü sözleri kalmadığından öfkelenmişti.

"İltifata gerek yok, inan bana alınmam." Dalgamı geçerken güldüm, onunla uğraşmak çok keyifliydi ve beni gecenin bir yarısı evine getirdiği için hesabını soruyordum. Nedense ileri gitmeyeceğini biliyordum. Benden faydalansaydı şimdi çoktan yapmıştı. Yeni yetme oğlanlar gibi duygu yoğunluğundan biraz karışıktı, hayattan ne istediğini biliyor ama kalbinin kapılarını nasıl, hangi yolla kime açacağını bilmediği kesindi.

Bakanın Oğlu'nun en zayıf yanının kalbi olduğunu çok geç anlamıştım.

Bana söylemek istediği sırrı neydi acaba?

"Parmağımı az kalsın koparacaktın." dedi bana kızarken, bu sefer ciddiydi, canı çok yanmış olmalıydı.

"Seni uyardım, yaklaşma dedim. Sen ne yaptın parmağını ağzıma soktun eh bende zevkle ısırdım."
Şişen parmağına dokununca inledi, ah o kibar erkeklerden, hoşlandığım tip, şimdi genişte düşünüyordur. Zihnimde yanan ikinci ampul kaba erkek dar görüşlümü dedi. Cevabım pek değil oldu, aslında hayatımda yer edinenler öyleydi, bu ön yargı zamanla gelişti, benim için artık fikir haline gelmişti.

"Sarhoşluğuna veriyorum yoksa-"

"Boş tehditlerinden biri yine." Bilerek sözünü kestim, adam yerine konulmayınca kontrolünü kaybediyordu ve bana açık veriyordu.

İnsan sarrafı olmak ne büyük şans.

"Çıngıraklı yılan gibisin. Sana yaklaştığım gibi sinsice sokuyorsun, etime geçirdiğin dişlerinden kanıma süzülen zehir kalıcı, hem hoş hem can yakıcı." Göğsünü yukarı çıkaran bir nefes aldı. "Sen böyle garipsin işte, neden bilmem yakın durmak geliyor içimden. Belki iki yüzlü olmadığın içindir."

BAKANIN OĞLUTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang