14. BÖLÜM "İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN"

Start from the beginning
                                    

"Sıkıysa dene." diye tehdit etti beni, bakışı gözlerime uğradı, üstünde durulması gereken önemli bir dosyaymışım gibi dikkatle baktı. "Geceyi benimle geçireceksin, yalnız kalmayı sevmem."

"Neden inat ediyorsunuz!?" Sesimi bilinçsizce yükselttim ve aldığım yanıt dudaklarıma mühür vurdu.

"Bana olursunda ondan."

Dudağının kenarı yukarı kalktı, içinde biraz gizem biraz korku barındırıyordu ve ona farklı bir hava kattığını söylemeden üstünden geçersem hoş görüntüsüne yazık etmiş olurum.

"Bakın, size karşı beslediğim iyi kötü hiçbir duygu yok, kalbinizi kırmak istemiyorum, ani itirafınızın altında başka sebepler olabilir, hakim kimliğiniz bunun en büyük kanıtı."

"Of Aslı saçmalıyorsun, sadede gel, resmiyeti bir tarafa bırak, aklından geçenleri söyle ikimizde kurtulalım."

"Dava sürecim devam ediyor diye size yüz verecek değilim." İşte aklımdaki yıkımı başlatan kuramın açılış cümlesini yaptığıma göre devamını getirebilirdim. "Kim olursan ol, ne mevkin nede gücün bana boyun eğdiremez."

"Başka?" Kaçık herif eğleniyordu benimle. Tek kaşını beni sorguya çekmek isteyen komiser gibi kaldırdı. "Sendeki ben sadece bu kadar mıydı?"

"Sendeki ben yok, hiç olmayacak, avucunu yalarsın."

Kendimi kaybettiğimden yüzümü yüzüne yaklaştırmıştım, keyifli dudakları aralarlandığında bakışlarını sertçe birbirine bastırdığım dudaklarıma düşürdü. Böyle davranınca bana arabada verdiği öpücüğü hatırlatıyordu. Dokunuşundan etkilendiğimi yeni fark ediyordum, duygularımı kontrol etme yetkisi hala bendeydi, kendime yalan söylemiyordum.

Yaman'ı hayatımda istemiyorum.

Güçlü, ne istediğini bilen, gözü pek, olgun, yakışıklı, nadir bulunan amber rengi gözlere sahipti. Her kadının hayalini kurduğu adamı reddetmek günden güne zorlaşıyordu.

"Seni düşündüğümü biliyorsun," dedi dudaklarını ıslattı. "Tahmin ettiğinden daha sabırlıyım, insanın kumaşından anlarım, ne zaman kesilmesi gerektiğini, dikkatle atılan dikişi bilirim."

"Ben dikiş atacağın kadınlardan değilim, al o ucuz kumaşını bir yerler-"

"Başlama yine, sesimi çıkarmıyorum diye ikide bir laf sokuyorsun ve konumuzdan bilerek sapıyorsun. Bilmişlik tasladığında unutacağımı sanıyorsan yanılıyorsun güzelim, beynim seninkinden daha iyi çalışıyor."

"Bence tavan yapmış egonun altında ezilen lanet ihtiyarın tekisin."

Bakışlarını dudaklarımdan alıp gözlerime kaldırdı.

"Konumuza otuz saniye içinde geri dönmezsen kendi yöntemimle sana haddini bildiririm."

Tehditlerine alıştığım için korkmuyordum artık. "Nasıl yapacağını sorabilir miyim çok merak ettim de." Dalgamı geçerken hava hoştu, karşılığını verince yutkundum.

"Seni bu kalabalığın içinde sertçe öperim."

Haksızlığa uğradığımı hissettim, kollarında olmam ona bu hakkı sağlıyordu. Başımı iki yana salladım, omuzlarını ittigimde elini sırtındam yukarı çıkardı, parmaklarının kemiklerime yaptığı baskıyla bedenim bedenine dayandı, göğsü her nefes alışımda göğsümü ezdi. O kadar yakındı ki hareket yetimi kolaylıkla yutuyordu.

"İleri gidiyorsun." diye uyardım dişlerimi kıracakmışım gibi sıkarken, onun canını okuyamadığımdan kendi canıma susamıştım. "Senden şikayetçi olmama az kaldı."

BAKANIN OĞLUWhere stories live. Discover now